Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Öfkeli kalabalıkla diyalog da kurulmaz, kavga da edilmez

Çoğulcu demokraside "Katılım" temel öğelerden bir tanesidir.
Aynı şekilde toplum kesimlerinin "Sivil itaatsizlik" biçiminde çeşitli gelişmeler karşısında tepki koyması da, özgürlükçü demokrasiler için doğal gelişmeler arasındadır.
Bu açıdan Taksim'deki Gezi Parkı merkezli olarak başlayan ve öfkeli kalabalıklarla polisi karşı karşıya getiren olaylar, bir anlamda Türk demokrasisinin sağlığının da işareti olarak değerlendirilebilir.
Bu olaylarda tanık olunan tabloların benzerlerini yakın ve uzak geçmişte, gelişmiş Batı demokrasilerinin kentlerinde de görmedik mi?
Ama bu arada bazı önemli ayrıntıları da gözden kaçırmamak gerekiyor.
Birinci mesele bu olaylara nasıl baktığınıza bağlıdır.

Olaylardan mutluluk duymak

Eğer "Bu olaylar akılcı bir yaklaşımla sona erdirilsin" beklentisi içindeyseniz ve öfkeli kalabalıkların eylemlerin sona erdirilememesi halinde ülkenizin istikrarının tehlikeye düşebileceğini düşünüyorsanız, bu sağlıklı bir yaklaşımdır.
Ama bu olayları mutlulukla karşılıyor ve iktidarın seçim yoluyla değil kargaşa ve hatta askeri darbe ile devrilmesini ümit ediyorsanız, demokrasi bilincinizin sağlığından kuşku duymanız gerekir.
İkinci bir mesele de, bu olayların sona erdirilmesine dönük arayış biçimlerine ilişkindir. Çünkü toplum psikolojisi üzerinde yaşanılarak öğrenilmiş bazı gerçekler var.
Mesela öfkeli kalabalıklarla diyalog kurulamaz. Öfkeli kalabalıklar kullanılır. Öfkeli kalabalıkların üzerine şiddetle de gidilebilir. Ama onların düşüncelerini ve isteklerini temsil edecekleri var sayılan heyetleri bulup, onlarla "Ne istiyorsanız yapalım" pazarlığı yapılamaz.

Gezi Parkı bahane

Mesela olayları durdurmak için "Gezi Parkı'nda ağaç kesilmeyecek" demek, pek işe yaramaz.
Neticede öfkeli kalabalıkların ortak bir demokratik siyasi bilinci veya ortak bir hedefleri yoktur. Zaten öfke ve şiddet demokratik siyasette meşru kabul edilmeyen ve sadece tepki aracı olarak kullanılan negatif güçlerdir.
Son duruma bakarsak...
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun durumdan vazife çıkartırcasına olaylara sahip çıkması ve dün "Sen bu ülkenin başına bela oldun Recep Tayyip Erdoğan. Bu ülkenin başına bela oldun. Bu milletin yakasından düşme zamanın geldi. Adam gibi adamsan demokrasiden nasibini aldıysan istifa et" şeklinde konuşması, bu olayların temelindeki gerçek nedeni anlamadığını gösteriyor.

"Alternatifsiz iktidar" sorunu
Çünkü kitleleri sokağa döken asıl nedenlerden biri de muhalefetin ve özellikle CHP'nin, iktidar alternatifi olamayışı değil mi? Seçim sandığındaki AK Parti'nin rakipsiz üstünlüğü, belirli kesimleri öfkeli tepkilere yönlendirmiyor mu?
Kılıçdaroğlu soğukkanlı seçmende bulamadığını, şimdi öfkeli kalabalıklarda mı bulacak?
Başbakan Erdoğan'ın dünkü konuşmasında "Onun 20 bin topladığı yerde 200.000 toplarım ama işi buraya getirmesinler" demesi ise söylenmesi akla gelebilecek son söz olmalıdır.
Öfke daha çok sahibine zarar veren bir duygudur
Şu anda aranılan kaos değil istikrar ve demokratik uzlaşmalardır... Öfkeli kalabalıklar karşısında sakin, dingin ve akılcı bireyler çözüm üretirler.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA