Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SÖZÜN ÖZÜ ÜNAL ERSÖZLÜ (EGE)

LEVANT

'Levant limanları, onların en zengin ve en kalabalık limanlar olduklarını biliyorsun! Smyrna, o ne zenginlik!'
Çar I. Alexander'dan Napolyon'un elçisi General Comte de Caulaincourt'a. (12 Mart 1808)

***

İngiliz Tarihçi Philip Mansel'in, "Akdeniz'de ihtişam ve felaketler" alt başlığı taşıyan "LEVANT" adlı kitabı, Everest Yayınları tarafından Türkçe'ye çevrilerek, birkaç gün önce yayınlandı.
Philip Mansel, geçtiğimiz yıl İzmir Ticaret Odası tarafından İzmir'de düzenlenen "Levantenler" başlıklı sempozyuma da katılmıştı. Philip Mansel, okumaya başladığım, büyük bir boşluğu inci gibi işleyerek doldurmaya aday olduğu kitabında, insanı sayfalarının ihtişamına çekiyor.
***

Levant, aslında Fransızca 'yükselen' anlamındaki 'levant' kelimesinden türemiş. Avrupa için zamanla, 'Le Levant, the Levant, İl Levante', 'güneşin doğduğu topraklarla' eş anlamlı hale gelmiş. Sonuçta Levant, 16. yüzyıl ile 20. yüzyıl arasında, Osmanlı İmparatorluğu'na ait olan, Doğu Akdeniz kıyısındaki coğrafya anlamında; bugünkü Türkiye, biraz Yunanistan, Lübnan; biraz İsrail ve Suriye; Mısır, demek. Doğu Bölgesi'ni tanımlayan, ama bir 'Batılı nitelemesi' olan Levant; bu kitapta üç temel şehir ele alınarak aktarılıyor. Tarih boyunca Levant'ın üç önemli limanı olan; Smyrna (İzmir), İskenderiye ve Beyrut. Bu şehirler, özellikle altın dönemlerinde Akdeniz'in en büyük, en zengin, en uluslararası kentleri. Akdeniz'in kıyısında, Philip Mansel'in tarifiyle; "O dönemde Osmanlı İmparatorluğu ile Avrupa, Doğu ile Batı arasında bir ön cephe teşkil etmekteydiler."
***
Bu liman kentleri, bir yandan dönemin 'klişeleri'ne cesurca meydan okurken; bir yandan da çeşitlilik ve esneklikleriyle; Mansel'in deyimiyle 'milliyet hapishanelerinden kaçılabilen' yerler olma özelliği taşıyorlar. Smyrna, İskenderiye ve Beyrut; Levanten diyaloğunun kalbi gibiler. Limanlar hem Akdenizli hem Ortadoğulu hem Avrupalı. Levant'ta camiler, kiliseler ve sinagoglar yan yana inşa edilmiş. İzmir'de, Hisarönü, Havra sokağı çevresinde olduğu gibi. Mansel diyor ki; "Levant sadece bu üç kilit şehrin tarihinden ve onların Doğu ile Batı, kentlerle devletler arası diyalogları yansıtmasından ibaret değil. Aynı zamanda bir arayıştır."
***

Evet bu 'arayış', çok önemli. Zamanında bu kozmopolit şehirlerde, Müslümanların, Hristiyanların, Yahudilerin bir arada yaşamalarının getirdiği yaşam pratiği, 'arayış' değil mi?
Philip Mansel, bu kentlerin günümüzün Londra tipi küresel kentlerinin erken örnekleri olup olmadığını da sorgulamış kitabının girişinde. İnsan kitabın sayfalarında ilerledikçe, öğrenilecek hem ne çok şey olduğunun gizemi karşısında şaşkınlaşıyor hem de İzmir'in tarihsel zenginliğine, bir kez daha şapka çıkarıyor. İzmir kendisini dünyaya sunarken, bir zamanlar onlarca yıl Levant'ın en önemli kilidi olduğunu da, iyi anlatmalı. Bu büyüleyici levant şehrinde, tüm Levantenlerin İzmir'e katkıları da, çok sayıda yazının konusu.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA