Türkiye'nin en iyi haber sitesi
TULU GÜMÜŞTEKİN

Gümrük Birliği...

Avrupa Birliği, ABD'den sonra Japonya ile de serbest ticaret anlaşması hazırlıklarına başlama kararı aldı. Geçtiğimiz hafta Konsey Başkanı Herman Van Rompuy ve Japon yetkilileri tarafından duyurulan bu gelişme, 21. yüzyılda ABD, Japonya ve AB'nin pazarlarını birleştirerek dev bir serbest ticaret alanı oluşturacaklarını kesinleştirdi.
Türkiye için, bu sistemin içinde yerini sağlamlaştırmak artık yaşamsal bir önem kazandı. Tam bu aşamada, AB ile 1995 sonunda tamamladığımız Gümrük Birliği, sıklıkla gündeme gelir oldu. Esasında bu sistem, 1971'de AB'nin başlattığı bir sistem... O tarihten itibaren Türk sanayi malları AB'ye gümrüksüz girdi. 1996 başı, Türkiye'nin kendi yükümlülüklerini 22 yıllık bir sürede tamamlayarak, Gümrük Birliği'nin tesis edilmesi ve ilişkilerimizde nihai aşamaya geçilmesinin tarihidir.
Türkiye, bu aşamaya geçebilmek için, 1991'den başlayarak AB'yi ikna etmek için çok büyük çaba gösterdi. 1991 yılı, 12 Eylül darbesinden sonra, demokratik seçimlerle iktidarın değiştiği ilk dönemdir. Bu nedenle 1995 sonuna dek yükümlülüklerimiz tamamlamak ve Gümrük Birliği'ni ikmal edip, ortaklıkta nihai sürece geçmek için çok büyük çabalar sarf edildi.
O dönem, AB müktesebatında pek de yeri olmayan biçimde, bir Ortaklık Konseyi kararı haline getirilen GB uygulamaları, gene gayet alışılmamış biçimde meşruiyet kazanması için Avrupa Parlamentosu'nun "onay" sürecine sunuldu. Bir çeşit "güvenoyu" anlamına gelen onay sürecini 13 Aralık 1995'te aşabilen Türkiye-AB ilişkileri, ancak bu tarihten sonra daha "normal" bir duruma geldi. Bu da sadece üç ay sürdü, patlayan Kardak krizi sonrası, Türkiye'nin hem AB, hem ABD ilişkileri çok zor bir sürece girdi.
Bu süreçte GB için yapılan müzakerelerde hiç eksik yön kalmamış olabilir mi? Eşyanın tabiatı, bir müzakerede hiç taviz verilmemesine uygun değildir. AB de, 1963'te Ankara anlaşmasını imzalarken, mutlaka "tam üyelik" hedefini açıkça kabullenen bir anlaşma yapmış olduğu için kendini hatalı hissediyordur. Bunu çeşitli dönemlerde değişik yetkililer dile de getirdiler. AB içinde her anlaşma, her adım, bir karşılıklı tavizler bütünüdür.
Gümrük Birliği süreciyle Türkiye, sanayi altyapısını ve regülasyon çerçevesini dünyada bulunan en yüksek standartlara göre yeniledi. Bu sayede dünyanın her pazarına satılacak kalitede mal üretebildik.
Gümrük Birliği'nin aksayan yönleri yok mu? Tabii ki var... Anti damping uygulamaları ve serbest ticaret anlaşmalarında AB ile iyi işbirliği sağlanamaması başta olmak üzere, bu sorunlar rahatsız ediyor. Benzer biçimde Türkiye, ikinci el araç ve makinelere karşı iç piyasasını AB ürünlerine karşı koruyor.
Bu tür engellerin varlığı, sistemden vaz geçmeyi, Gümrük Birliği'ni tümüyle terk etmeyi değil, sistemin daha iyi işlemesi için karşılıklı istişare mekanizmalarını çalıştırmayı gerektirir.
Son dönemde süt ürünlerini AB'ye ihraç edebilme örneğinde görüldüğü gibi, güçlenen ekonomisiyle Türkiye, giderek daha iyi müzakere yapacak duruma gelecektir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA