Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ELVAN DEMİRKAN

Özgüven operasyonu

Öncelikle belirteyim; bu yazı erkekleri suçlayan bir yazı değil!
Sadece kadın ve erkek beyninin ilişki kodlarının ne kadar farklı olduğunu kabul eden bir yazı.
Bir kadın olarak yakalandığımız mutluluk tuzaklarından biri; erkeği elimizde tutmanın en etkili yolunun 'onun istediği gibi bir kadın olmak' olduğunu düşünmemiz.
Halbuki gerçek değerlerimizi, standartlarımızı ve hatta aslında ne istediğimizi baştan belirlemeliyiz, ilişkiye başladıktan sonra değil.
Yaşam danışmanlığı yaptığım orta yaşlarda, hoş ve akıllı bir iş kadını, evliliğinde ciddi bir problem olmadığını düşünürken, 20 yıl sonra kocası bir gün evi terk edip yıllardır birlikte olduğu genç bir kadınla yaşamaya başlamış. "Pahalı evler, arabalar, tatiller; istediğim her şeye sahiptim ama yanlış şeyler istediğimi fark etmiyordum" diyor kocası ile ilişkisini anlatırken... Şöyle devam ediyor: "Bir kez bile bir konuda yanlışı olabileceğini kabul etmedi.
Her şeyi benim hatam olarak gösteriyordu.
Hep alttan alıyordum. Ara ara pahalı hediyelerle gönlümü alıyordu. Yıllarca benim kim olduğuma o karar verdi ve ben de o bozuk kimliği kabul ettim."
Kocası onu aşağıladıkça, yetersiz olduğuna inanıp daha çok kendinden vermeye başlamış. Bu durumun kendisini ne kadar mutsuz ettiğini görmezden gelerek.
Yıllar sonra, ne kadar bilinçsiz yaşamış olduğunu ve kendisine verdiği hasarı farkediyor.
Aslında ne kadar çok kadının hikayesi buna benzer. Hayat ve ilişkiler hakkında zaman içinde çok şey öğreniyoruz ama akıllanmak için ödediğimiz bedel de az değil...

KENDİNİZE SAYGI DUYUN
Bir erkek için kendi ihtiyaçlarından, arzularından, hatta kimliğinden vazgeçmenin; o erkeği elinde tutmanın bir garantisi olmadığı açıkça ortada...
Saygı görmek istiyorsak, önce kendimize saygı göstermemiz gerektiği de ortada.
Sürekli kendinden vermek sağlıklı değil, cömertlik hiç değil.
Ben aşkın gözü kör ettiğine inanırım.
Ama bir kez tepetaklak olana kadar...
Eğer o tecrübeden bir şey öğrenmediyseniz, kendinize zarar vererek yaşamaya devam edersiniz. Biz kadınlar özellikle hayal kırıklığı yaşadığımız tecrübelerimize dayanarak yazdığımız hayat hikayesine biraz bağımlı kalıyoruz ve kırgınlık, pişmanlık, öfke, suçlama, iç kritiği yani bizi aşağı çeken o 'enerji' hayata karşı tavrımızı belirliyor.
O iç kritiği; o kadar çok kadının gerçek potansiyelini ortaya çıkartmasına ve kendini ifade edebilecek becerilerini dış dünya ile paylaşmasına engel oluyor ki! İşte o enerjiyi değiştirmeliyiz. Biraz silkinip kendimize bir güven operasyonu başlatmalıyız.
Yeter ki içinizdeki 'en iyiyi' ortaya çıkartmaya yardımcı olacak insanlarla bir arada olun; içinizdeki stresi ve güvensizliği değil!

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA