Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MERT VİDİNLİ

İstanbul gecelerinde 'yaratıcılık' mevzusu

Bir yaratıcılık mevzusu aldı başını gidiyor. İstanbul gezgininin derdi bu. Üyelikli kulüplerin ardından yine üyelik sistemi ile bir araya gelen, aralarında reklamcılar, metin yazarları, mimarlar, sinema sektöründe çalışan kişilerin yer aldığı gruplar ortaya çıktı. Onların sabit mekanı yok. WhatsApp, Facebook ve mail gruplarından haberleşiyorlar, özel bir davetiye ile bir araya gelecekleri yeri bildiriyorlar, o güne özel bir mekan kapatıyorlar, sadece o grubun üyeleri orada sosyalleşiyor. En sonuncusu ise Bacyard'da oldu. Şöyle konuşmalara şahit oluyorum: 'Özel parti varmış duydun mu? Sadece yaratıcı insanlar bir araya geliyormuş.' 'Giremeyiz abi, o gruptan tanıdığım yok!'
Üyelikli sosyal yaşam kulüplerinin aklımıza kazdığı 'yaratıcı olma' durumu virüs gibi yayıldı. Akabinde bahsettiğim gruplaşmalara ve gençlerin kendi içinde platformlar oluşturmasına sebep oldu. Ve tabii ki bol eğlenceli, sıra dışı fikirlerin çatıştığı gecelerin bol gazlı eğlencesi gezginleri cezbetti. Amaç aynı: Yaratıcı kafalar beraber sosyalleşsin. Pardon sizin mesleğinizin yaratıcı yanı ne? Ne kadar kreatifsiniz? Bankacı mısınız? Pardon, aramıza giremezsiniz! Olay böyle gelişiyor…

KREATİF OLACAKSINIZ

Bugünlerde bankacısı, finansçısı, muhasebecisi dertli; 'Bize ne olacak?' diyorlar. Sınıfta kaldınız canlarım. Bu tarz gruplar 'kreatif' olmanızı istiyor. Siz sıkıcı dünyanızda takılın. Çok zengin olmakla da olmuyor! Yaratıcı kişilik yapısında olan kişiler, eğlence konusunda bir adım önde. Demek ki neymiş; analitik kişilik yapımıza en silikonlusundan yetenekli kişilik yapısı taktırıyormuşuz…

***

KONUŞMAKTAN BIKTIK MI YOKSA?

Vanity Fair'de okuduğum bir makalenin soru başlığı ilgi çekiciydi: 'Telefonla konuşmak bitiyor mu?' Bir an düşündüm olabilir mi diye… En son ne zaman uzun uzun telefon görüşmesi yaptım? Hatırlamıyorum. Ev telefonumu kullanmayalı ne kadar oldu? Sanırım bir kez bile ahizeyi kaldırmadım. Peki ya ne oldu bu ev telefonu ile ilişkimize?

YAZIYORUZ

Cep telefonumda da durumlar pek farklı sayılmaz. Gün içerisinde kaç kere telefonla konuşuyorum? Bir veya iki kez. Arayanları da geçiştirip 'Hadi tamam, bay bay' dediğim, asla dikkatimi vermediğim monologlar yaşanıyor.
Bir araştırmaya göre; konuşmak, telefonla yaptığımız altıncı şeymiş! Peki ne yapıyoruz? Derdimizi WhatsApp'dan video, fotoğraf atarak anlatıyoruz. Instagram, Twitter, Snapchat; ne varsa bol bol görüntü paylaşıyoruz. Mail trafiğinde iş bağlantılarımızı kuruyoruz. Gazete okuyor, müzik dinliyor, blog'larda dolanıp mutfakta pişen yemeğin tarifini bile oradan kontrol ediyoruz.
Çenemizi yormaktan, konuşmaktan kaçıyoruz. Sesimizi çıkardıkça başımıza iş açtık, o yüzden korkar olduk konuşmaktan… 'Konuştukça batıyorsun' dediler; sustuk, sindik adeta… Bir tek telefonla değil, sosyal hayatımızda bile yalnızlaştık. Gözlerimizi birbirimizden kaçırır olduk. Neden mi? Sınırlarımıza kimsenin girmesini istemiyoruz. Sorgu sual sisteminde soru bombardımanına tutulmak istemiyoruz. Bu yüzden artık konuşmuyoruz, yazıyoruz; anlayan anlıyor. Sanırım daha az yorulmak için bu olup biten…
***

BU ARALAR…

Bu aralar organiğiz anlaşılan. Kansersiz Yaşam Derneği'nin GülümseSEN projesi için Alışveriş Yaşatır şenliğine katılan Raya Organik standı geçen hafta çok konuşuldu. Neslişah ve Aslışah Alkoçlar'ın elleri ile satış yaptığı standda biz de bol bol organik alışveriş yapıp elimizde poşetlerle eve döndük.
Nusret'in Dubai açılımı ve kebapçı şaşırtması üzerine bir de Yalıkavak Marina ve Londra şubesi gelirse, vay haline! İşte o zaman Nusret'ten birkaç tane klonlamak gerekecek. Bu aralar Nusret'le havaalanında bol bol karşılaşırsanız, şaşırmayın!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA