Türkiye'de spora gönül vermek, bir spor dalının öncüsü olmaya çalışmak deli işidir. Misal; İpek Şenoğlu. Ülkenin tenisi Hülya Avşar zannettiği dönemde grandslam'ler oynadı. Dünya sıralamasında yükseldiği 52 numaranın yanından geçebilen oyuncumuz hâlâ yok. Başka ülkede yapsa heykelini dikerlerdi, o tüm bunları bankadan aldığı krediyle yaptı...
O yüzden, ben kafayı kırıp bir spora gönül vermiş insanlara ayrı saygı duyarım. Ertan Balaban bunlardan biri. İyi bir eğitim almış, kendini her anlamda geliştirmiş bir adam. Gönlünü 'Brazilian jiu-jitsu'ya kaptırmış. 'Brazilian jiu-jitsu', son yıllarda özellikle Amerika'da inanılmaz popüler olmuş bir savunma sanatı. 2016 veya 2020'de olimpiyat takvimine alınması için ciddi bir lobi faaliyeti yürütülüyor. Ülkemizde henüz bir federasyonu yok ama Ertan'ın o konuda da düşünceleri olduğunu biliyorum.
Bu satırları yazmamın asıl nedeni, bu ayın 20'sinde Londra'da düzenlenecek uluslararası bir turnuva. Ertan, binbir emekle ayakta tuttuğu takımını, aylardır herhangi bir destek almadan bu şampiyonaya hazırlıyor.
Sporun kalbinin atacağı bu turnuvada Türk bayrağının olması gurur verici. Kim bilir; yakın zamanda olimpik spor olursa belki de ilk şampiyonlarımız bu takımdan çıkar...