Düğünleri sevmem.
Zorla giderim.
Değil en yakın arkadaşım, babamın oğlunun, hatta doğurmuş olsam kendi evladımın düğünü olsun, hatta ve hatta masaldaki peri kızı bizzat ayağıma gelip davetiyemi versin, yine gitmek istemem!
Kendiminkini bile sevmemiştim, öyle diyeyim size... Zaten gönülsüz namaz, dağlar almaz misali sonu gelmemişti o çekirdek aile kurma girişimimin.
İLK KEZ SIKILMADIM
Düğünler benim için icabet etmesi son derece zoruma giden bir davet türüdür.
Hoş, ben her türlü davete katılma konusunda dünyanın en yabani, en nalet insanıyımdır ya... Sevmiyorum formal durumları... İçim sokak serserisiyken dışımı salon kadını çizgisine getiremiyorum, elimde değil.
Bir de tabii 'Giderken ne giysem, aldığım kiloları nasıl saklasam, gülle takımına girdiğim sanılmasın diye ayı gibi olmuş kollarımı nasıl örtsem' derdi var. Saça, makyaja, ayakkabı ve çantaya harcayacağım enerjiyi hiç saymıyorum.
Neyse işte, geçenlerde yine ayaklarımı sürüye sürüye çok çok sevdiğim arkadaşlarımın düğününe gittim.
Ve ilk kez bir düğünde hiç ama hiç sıkılmadım.
Yazıyı daha fazla uzatmadan, evlilik hazırlığı yapacaklara bu vesileyle eğlenceli bir düğün için basit formülü sunmak istiyorum:
Gözünüzü seveyim düğününüzü şaşaya, ihtişama değil, parti mantığına dayandırın. Bir kere yemek fikrini hemen ama hemen kafanızdan atın.
Birkaç lezzetli atıştırmalık ve bol likit...
Yemeğe harcayacağınız parayı da profesyonel ve gerçekten eğlendirmeyi bilen bir DJ'e ayırdınız mı işte size şahane bir kutlama partisi.
Bol danslı, bol kahkahalı... Yani başınız göğe ererken benim gibi en düğün sevmezlerin bile koşa koşa gideceği, sadece makaraya dayalı ortamlar yaratılmalı.
Yine de keyif sizin tabii!