Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÖNCEL ÖZİÇER

Anne yarısı çocuk kaçırıcısı

Hasta olmam olmam, olunca da yüzyıl savaşları gibi sürer; bitmek bilmez.
Temiz bir üst solunum yolu için barış sağlanır gibi görünür ama ilk 'Üstün ince, çıkma öyle' komutuna uymadığımda, boğazım antlaşmayı bozan ilk taraf olur.
Uzun açıklamanın kısası; bir süredir hayatım yere paralel devam ediyor, tam toparlayamıyorum.
Böyle zamanlarda da biriktirdiğim tüm dizi ve filmleri eritiyorum.
Geçen akşam yine öyle oldu.
Hemen sosyal medya aracılığıyla yardım istedim. "Bana film önerin" dedim ve gide gide adı batasıca benim canım kuzenim Murat'ın önerdiği bir filmi izledim.

FİLMDEKİLERİ BEN DE YAŞADIM
2012 yapımı Danimarka yapımı 'The Hunt-Jugten'...
Aman diyeyim hiç izlemeye kalkışmayın.
Tamam, güzel film de, ben içinden 'haksızlık' geçen hiçbir şeye tahammül edemiyorum.
Ne bana yapılmasına izin veririm, ne de başkasına.
Bu bir film bile olsa, oturduğum koltukta sinirden kedinin kuyruğunu yiyecek hale geliyorum. "Aman canım, sen de abartma; alt tarafı film, bu kadar içselleştirme" diyebilirsiniz.
Kazın ayağı öyle değil işte!
Bu filmde geçen olayın bir tık hafifi benim başıma geldi de, ondan bu kadar gerildim.

ADI SAPIĞA ÇIKIYOR
Kısaca hikayenin özeti şöyle: 'Lucas', geçirdiği zor boşanma döneminin ardından hayatını yeniden düzene koyabilmenin peşindedir.
Kreşte bir iş bulur, yeni bir kız arkadaşı vardır ve ergenlik çağındaki oğluyla arasındaki sorunlu ilişkiyi onarmaya çalışmaktadır. Artık her şey tam yoluna girerken, çalıştığı kreşte büyümüş de küçülmüş bir kız çocuğu 'Lucas'a kızar ve gider yöneticiye "Ben Lucas'ı hiç sevmiyorum çünkü bana pipisini gösterdi" der.
Neden öyle dediğini izlerseniz göreceksiniz. Neyse adamcağızın başına bundan sonra gelmeyen kalmaz. Bütün bir kasaba, en yakın arkadaşları dahil kendisine inanmaz. Adı sapığa çıkar. Dayak yer, köpeği öldürülür, oğlu taciz edilir, hayatı karartılır vs.

YEĞENİMİ ÖZLEMİŞTİM
Şimdi gelelim benim başıma gelene...
Bundan 15-16 yıl önce genç kızlıktan yeni çıkmış çiçeği burnunda bir taze gelinim.
Kocama çok aşığım diye muhabirliği bırakmış, evimin kadını olma yolunu seçmişim.
Ay o günleri zaten hayal meyal hatırlıyorum ama aklıma özellikle bu yaptığım aptallık gelince gerçekten çok utanıyorum.
Neyse tabii gazetecilikten eve kapanınca can sıkıntısından patlamak üzereyim ve kendime iş arıyorum.
O gün de bir haftalık İstanbul seyahatinden yeni dönmüşüm, yeğenim Emir'i çok özlemişim.

ÖĞRETMEN ENGELİ
Bu arada monotonluktan geçen hafta kızıl yaptığım saçlarımı bu kez siyaha boyayıp bir de kısacık kestirmişim falan...
Yine benim gibi gazeteci olan ablama telefon açıp dedim ki "Bugün Emir'i kreşten gidip ben alayım. Hem ona da sürpriz olur." "Tamam" dedi. Gittim.
Önce beni kapıda karşılayan görevli öğretmen kafadan bana çocuk kaçırıcısı muamelesi yaptı. Üstelik kaşlarını çatarak "Size Emir'i veremem çünkü bizdeki listede sadece anne, baba ve anneannesinin ismi var" dedi.
Ben çok bozuldum tabii ama çaktırmıyorum. "Emir'i bir çağırırsanız, o teyzesi olduğumu size söyleyecektir" dedim Kadın içeri aynen şöyle seslendi: "Emiiir, gel bak bakayım; bu kadın senin teyzen olduğunu söylüyor, doğru mu diyor?!!"
Ben tam 'Yalnız siz şu ses tonunuzu bir düzeltseniz' diye kadına şarlayacağım ki içeri Emir girip yaygarayı basmaz mı!
Benim saçlar zaten bambaşka, bir de çocuğu içeride gerip "Bak teyzen değilse hemen bize söyle polis çağıralım" falan demişler.
Emir korkuyla açılmış gözleriyle "Bu benim teyzem değilllllll" diye kendini yerden yere atmasın mı!
Delireceğim!
Çocuklarını almaya gelen diğer veliler bana nefretle bakıp cık cıklamaya başladı.
O çok bilmiş katana öğretmen "Gördünüz mü, değilmişsiniz. Çocuğu korkutuyorsunuz, lütfen polis çağırmadan gidin buradan" deyince ben de şaşkınlığı bıraktım.
Öfkeyle önce Emire'e "Saçmalama be salak!" diye parladım, sonra da ortama harladım.

BIÇAK SIRTI MEVZUlAR
Bir yandan da elimde sinirden zangır zangır titreyen telefon; ablama, eşine ulaşmaya çalışıyorum.
Neyse uzatmayayım; iş zar zor çözüldü ama o günü unutmam mümkün değil.
Bir çocuk tarafından suçlanmanın ne demek olduğunu çok iyi bilirim yani.
Bu yüzden bu film beni bu kadar çok gerdi.
Bıçak sırtı mevzular bunlar. Allah kimseye vermesin der, hazır aklıma gelmişken, o gün bana yaşattıkları için artık koca dana olmuş Emir'imin ensesine bir şaplak indirmeye giderim.
Aslanım bu hafta üniversite okuduğu İstanbul'dan Alaçatı'ya teyzesini görmeye geldi de...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA