Yok olmuyor, çıkamıyorum.
Eskiden pijamalarla otururken kendimi en iyi halimle sokakta bulmamın arasında 10 dakika vardı. Şimdi 110 dakika.
Vallahi elimden geleni yapıyorum.
Yine de bağımlıyım, takıntılıyım, mecburcuyum, eşyalıyım.
Mesela dün sabah havanın güneşli olması kontenjanından arkadaşımın teraslı evinde çalışma hakkımı kullanayım dedim, ben hazırlanıp gidene kadar güneş kalmadı zaten.
TIKA BASA YÜKLÜYÜZ!
Bu kadar ıvır zıvıra ihtiyacım mı var benim?
Cüzdan, anahtar, annemin anahtarı, arabanın anahtarı, cep telefonları, şarjları, bilgisayar, tabii ki onun da şarjı, not defteri, diğer not defteri, makyaj çantası, parfüm, detoks çayı, diyette olduğum için günün mönüsü, ananaslar, yoğurtlar, brokoliler...
Sahilde yürüme ihtimaline karşı spor ayakkabı, terlersem yedek tişört, deodorant, parfüm...
Taşınıyorum anasını satayım. Sonra tabii ki evden çıkmadan Mini'ye mama verilecek, ortada kemireceği bir şey bırakılmayacak, Mini çorabımın tekini vermezse zaten evden çıkılamayacak.
Bu arada çalan telefonlar, duş ve bitmek bilmeyen giyinme seansım var. Öyle yani, anlıyor musunuz çaresizim, tutsağım, yüklüyüm... Yüklüyüz, yükümlüyüz, tıkabasayız, tıkış tıkışız ve ben bundan çok yoruldum. Ya siz?