Kar, çocukluğunun aniden çıkıp geri gelmesi gibi bir şey. Tatlı, huzurlu, sakin, biraz da şımarıkça bir duygu.
Tabii sıcacık evin varsa, tabii trafikte saatlerce evden işe, işten eve gitmeye çalışmıyorsan... Bembeyaz bir gündem olabilirdi kar. Seni sana döndüren, yanında sevdiklerini istediğin, bir kahve ya da bir çorbayla iyi hissettiğin...
Peki karda ne yapsak?
Sıkıntı çekenlere, evsizlere, üşüyenlere yardım etsek.
Sokak hayvanlarını apartmanın içine alıp doyursak ve ısıtsak.
Madem evden çıkmak zor, o zaman komşularımızla biraz vakit geçirsek.
Komşu komşunun gülümsemesine muhtaç olabilir mi, olabilir.
Mum yakıp kahve içerken dışarıdaki kara bakmak suretiyle şarkı dinlesek.
Mesela Tom Waits 'Green Grass', mesela Tarkan 'Beni Anlama', mesela Bülent Ortaçgil 'Değirmenler', mesela Cold Play 'Us Against The World'...
Fransız filmleri izlesek.
Okumadığımız kitapları okusak.
En da çok şiir okusak.
Nostalji yapıp eski fotoğrafları çıkarsak, baksak, gülümsesek.
Bir kafenin dışında, ısıtıcının altında oturup uzun uzun sohbet etsek.
Kardan sebep yapamadığımız işlerimizi boşversek. Rahatlasak, yavaşlasak, dursak, bıraksak...