Türkiye'nin en iyi haber sitesi
AYŞE ÖZYILMAZEL

Aldatıldın ve affettin, peki ya sonra?

Zaten bütün affetme meselesi 'sonra'da... Sonrası asla eskisi gibi olmuyor, olamıyor çünkü. En azından benim için... Pek tabii ki aldatıldığını öğrendikten sonra affedip affetmemek kişinin kendisine kalmıştır. Kimse çıkıp da 'Neden affettin?' diye soramaz. Kalp onun, af onun, aşk onun...
Gözlemlerimden ve kendi yaşadıklarımdan söyleyeyim; kadınların affetmelerinin altında birkaç sebep yatar.
Mesela, adamı başkasına kaptırmamak... Öyle kocaya/sevgiliye sıkı sıkıya tutunma hastalığı var bizde, nesillerden nesillere bulaşıcı bir kadın salgını.
Mesela, karşıdaki kadına yenilmemek... Tabii zaten konumuz erkekler değil ki, diğer kadınlar... 'Bak gördün mü seninle eğlendi ama evi, yuvası belli; kürkçü dükkanı benim!' çekmek, orgazmların en büyüğü.
Yeni birini bulamama korkusu da var listemizde. Dünyanın en saçma korkularından biri. Ya da ekonomik sebepler... 'Yıllarımı verdim, nerelerden nerelere geldik. Şimdi bu kadına bütün emeklerimi harcatacak değilim' kafası. Halbuki senin emek dediğin; altı üstü bir adam ve gezegenimizde milyarlarcası mevcut.
Sonra kadının ekonomik gücünün olmayışı, 'elâlem ne der' hali, yeni bir hayata başlayacak gücü bulamayışı, hayat standartlarının düşecek olması gibi gibi... Ki içimi en çok acıtan sebepler bunlardır. Onun için isterim ki; her kadın çalışsın, üretsin, kendi ayakları üzerinde dursun. Dursun ki gerçekten aşkla, sevgiyle, saygıyla dolu bir beraberliği olsun.
Dönüp gelelim başlıktaki soruya: İhaneti affettin, peki ya sonra? Sor bakalım kendine gerçekten sindirebilecek misin? Aldatıldığımı öğrendiğim ilk seferinde ortalığı ayağa kaldırmıştım. Acil servislik olmuş, fenalıklar geçirmiştim. Sonrakinde (Birçok kez başıma geldi, kader!) çekip gittim. Kendimden beklemezdim ama bir gün birini affettim. Çok seviyorum diye affettiğimi zannettim. Aylar sonra döndü, ağladı, pişmandı yani. Onun o perişan hali egomu okşadı tabii. Koşup kızlara anlattım, "Ay valla süründü, inanamazsınız..." İlişkimiz yeniden başladı. İlk günler her şey iyi gibiydi. İpler bendeydi, havalıydım, ele geçirmiştim, mutluyum sanmıştım.
Sonra ihanet rüyalarıma girer oldu. Nefes nefese uyanıyor, onun uyuyan suratına öfkeyle bakıyordum. Tiksiniyordum zaman zaman...
Yine de telkinler yapıyordum kendime, 'Bak senin yanında, seni seviyor, sevmese ne işi var?' Yanında olması, gerçek bir sevginin kanıtıymışçasına...
Çıkan her olayda, her şüpheye düşüşümde, kalbimi her kırışında yeniden gözümde canlanır oldu ihanet. Söyledikleri kafamda yapboz parçaları gibi birleşti. O da yalanmış, bu da yalanmış... Vazo çoktan kırılmış...
Ve bir gün kendimi avaz avaz bağırırken buldum, "Sen beni aldattın, gözümün içine baka baka yalan söyledin. Tüm bunları unuttum mu sandın, unutmadım, nefret ediyorum senden!"
Onu affettiğimi düşündüğüm aylarda gram affetmemiş, üstüne daha da öfkelenmiştim, kendime kızmıştım. Sahi onu niye affetmiştim? Mutlu değildim; aşk nefrete dönmüştü bir kere.
İhanet, kimilerine göre affedilebilir. Fakat affediyorsan unutmayı bileceksin, bir daha kendinle bile konuşmayacaksın o konuyu. Ben yapamadım, yapamam.
Senin aşkın affedebilir, benim aşkım affedemez. Sezen Aksu da söyledi, "Bir hasrettir bir intikam, ihanetten geri kalan."
Sanırım affetme işini fazla zorlamamak lazım.

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA