CHP ve bir türlü anlam veremediğim şekilde MHP, Türkiye'nin Suriye politikasını yerden yere vurarak bu politikanın çöktüğünü ve fiyasko ile neticelendiğini iddia ediyorlar. Medyanın büyük bir bölümü de bu asılsız iddiaları destekliyor.
Bu iddiaları hiçbir şekilde kabul etmek mümkün değildir. Daha önce de defaatle yazdığımız gibi, Türkiye olarak biz burnumuzun dibindeki bu insanlık faciasına aslâ seyirci kalamazdık. Önce, uzun süre sabrettikten sonra Esad'ı ve BAAS'ın dikta rejimini demokrasiye, barışa ve insanlığa dâvet ettik. Suriye yönetiminin bu alçakça katliama devam ettiğini görünce de 'seyirci kalmayacağımızı' ilân ettik. Bundan sonra da savaşa girmeden Suriye halkını korumak için her türlü tedbiri aldık ve demokrasi mücadelesi verdiğini söyleyen 'Özgür Suriye Hareketi'ni destekledik.
Hülâsa, Türkiye'nin Suriye politikası doğrudur.
Suriye'deki katliam ve iç savaş durdurulmalı; onbinlerce mâsum insanın öldürülmesine son verilmelidir.
Suriye'nin bütünlüğü sağlanmalı; mezhep kavgası önlenmeli; Suriye'nin bölünmesi ve mezhebe dayanan ayrı bir Nusayrî devletinin kurulmasına mâni olunmalıdır.
Suriye'nin kuzeyindeki etnik esaslı PKK ve PYD terör yapılanmaları önlenmeli ve terörün Suriye'deki kaynakları kurutulmalıdır.
Suriye Türkmenlerine sahip çıkılmalı ve savaş sonrası statüleri adilâne bir şekilde belirlenmelidir.
Suriyeli mültecilerin evlerine dönmeleri sağlanmalıdır.
Türkiye'nin dünyadaki ve Ortadoğu'daki itibarı daha da arttırılmalıdır. Bütün bu saydıklarımız, daha fazla seyirci kalmamamızı gerektiren ve Kriz'e etkin bir şekilde müdahalemizi icap ettiren yeterli gerekçelerdir.
Halep'e kadar olan bölgeyi önce hava sahasını kapayarak sonra karadan 'güvenli bölge' hâline getirmek.
Suriye hava kuvvetlerini fonksiyonsuz duruma sokmak.
Esad ve BAAS yöneticilerini saf dışı bırakmak.
Muhalif güçlere her türlü imkânı sağlamak.
Esad ve BAAS'tan sonraki dönem için mutabakat ve işbirliği temin etmek.