İYİ Parti lideri Meral Akşener, dünya halklarının lanet ettiği İsrail devletinin başı ile Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı şu cümlelerle eşitlemeye kalktı:
"Sayın Erdoğan'ın İsrail versiyonu olan Binyamin Netanyahu, siyasi rakiplerini baltalamak ve bu şekilde koltuğunu koruyabilmek için gözünü kırpmadan, sivillerin ve çocukların hayatlarına kastetmekten geri durmadı."
Akşener'in bu açıklaması sıradan değil. Bir taşla üç kuş vurmuş oluyor: İsrail'i devlet olarak değil, koltuğu sallantıdaki Netanyahu'yu hedef alıyor ve böylelikle "açık kapı" bırakıyor. Türkiye'yi İsrail ile eşitleyerek burada "sivillerin ve çocukların hayatına kastedildiğini" ima ediyor ki bu tam olarak bir PKK argümanıdır. Ve elbette bu kıyası yaparak, yabancı herhangi bir ülke liderinin bize vurmadığı darbeyi içerden vurarak "HDP'li Bakan" ifşasının üzerinin örtülmesini amaçlıyor.
Amerikan Dışişleri, Erdoğan'ı "antisemit"; Amerikan basınının "Demir Lady" diye övdüğü Akşener de "siyonist" diye tanımlıyor. Biri iç, diğeri dış kamuoyuna yönelik ama hedefe İsrail'i değil, bilerek Erdoğan'ı koymak açısından birbirini tamamlayan iki söylem... Türk Yahudi Cemaati ise resmi hesaplarından ABD Dışişleri Sözcüsü'ne cevap vererek Erdoğan'ı savunuyor. Milli duruş nedir diye sorarlarsa, Akşener'e gösteriniz.

BU SÖZLERİ HİÇ UNUTMAYIN
Konu İsrail olunca ve tam da "HDP'li Bakan" önerisi gündeme gelmişken size FETÖ'nün en önde gelen İsrail sorumlusu Süleyman Müftigil'in "Güneydeki sevdiğim ülke" sözlerinin de geçtiği konuşmasını hatırlatmak istedim:
Tarih 26 Ekim 2013. O sene çözüm süreci başlamış ama arkasından Gezi kalkışması gelmiş. Eşzamanlı olarak Mısır'daki sokak olaylarını arkasına alan asker, seçilmiş Mursi hükümetini devirmiş. 17-25 Aralık operasyonuna bir aydan az zaman kalmış. Konuştuğu kişinin Sözcü Gazetesi muhabiri olduğuna da dikkat çekeyim. Bu sözleri unutmayınız:
"Washington'da HDP'nin Washington bürosu açılıyor. Selahattin Demirtaş ve tüm Kürt diasporası orda olacak. İmralı'nın karşısında olan dünyadaki herkes geliyor... Güneydeki sevdiğim ülke de destek oluyor. Amerika, o ülke ve bizim kardeşlerimiz güç birliği organize edecekler. Bağımsızlık ilan edecekler. Bu da İmralı'nın bertarafı anlamına geliyor. Bundan sonra silahlı çatışmalı dönem geliyor. Barzani, Salih Müslim'i Kuzey Irak'a almadı, onu da bertaraf edecekler."
Muhabir soruyor: "Tren, yeni yolculuk (yeni parti-H.K.) ne oldu?"
Cevap: Devam ediyor. Geri adım yok. Erdoğan'ı bertaraf etmek şart.
Müftigil, 17 Aralık 2013 günü, FETÖ operasyonunun startı verildiği gün yaptığı konuşmada da "Nisan'dan sonra bakanları biz belirleyeceğiz. Senaryoyu biz yazacağız bundan sonra" demiş ve FETÖ'ye yakın yeni siyasi partilere dair de şu ipuçlarını vermişti:
"Buraya getirdiğim insanlar var. Genç Parti'nin içi düzenlendi... Abdullah Bey'in süresi temmuzda doluyor. Bunlar erken seçime girecekler... Hizmet % 8, AK Parti içindeki Tayyip karşıtı % 15 var. CHP ve MHP'den gelen demokrat tipler var. % 30 aldığın zaman koalisyon ortağısın" deyişini de not düşmüş olayım
Ha bu arada Emre Uslu da Akın İpek'in mallarına el koyan Türkiye'nin, Filistinlilerin toprağına el koyan İsrail'den farkı olmadığına dair tweet'ler atıyor. Nasıl da aynı kirli dilde buluşuyor ve bunu halka "muhalefet" diye pazarlıyorsunuz?

***

İŞİNİZ ZOR YAVUZ BEY...
İYİ Parti Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu'na, Akşener'in bilinçli bir şekilde yaptığı Netanyahu kıyası sorulduğunda, "Netanyahu benzetmesinde Genel Başkanımız sadece siyasi bir eleştiri yaptı, asla onu kastetmedi" demiş.
Halbuki Akşener, sözlerinde herhangi bir tevile gitmedi. Dahası üç yıl önce tweet'leyip, Şalom yazarı tarafından uyarıldığı için sildiği "Siyonist madalyası" iftirasını da tekrarladı. Yavuz Bey, kendince siyasi nezaketi sürdürmeye çalışıyor ve başkanına bu üslubu yakıştırmıyor sanıyorum ama Akşener iftiralarını sürdürürken inandırıcılık noktasında işi hakikaten zor.

Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz