Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

Doğal hayat, kürtaj ve sezaryen

Başbakan Erdoğan'ın başlattığı kürtaj ve sezaryen tartışması "devletin, insan hayatına müdahalesi" olarak nitelense de bu tartışmaya Türkiye toplumunun ihtiyacı vardı. 30 yıldır en sert siyasi meseleleri tartışan bu toplum, ne yazık ki doğal hayata müdahale olan kürtaj ve sezaryen konusu üzerinde yeterince durmadı.
Bu nedenle sert bir sarsılma iyi gelecek. Çünkü her iki konuda da inanılmaz bir umursamazlık söz konusu.
Şu sorunun cevabını bilen var mı? Neden Türkiye sezaryende dünya üçüncüsü? Kürtaj meselesi de öyle...
Kürtaj yaptırmak hayatın normali haline gelmiş durumda. Oysa dünyanın ana trendi "doğal hayata dönüş."
Küresel ısınma, ekolojik dengenin bozulması insanları doğal hayata yöneltiyor.
Peki, biz doğal hayatın gereğini yapıyor muyuz?
Yemek ve giyim konusunda kimyasal madde içermeyen, organik ürünleri tercihe özen gösteren insan, ne yazık ki kürtaj ve doğum meselesinde aynı özeni göstermiyor. Bu özensizliğin altında hızlı kentleşme ve tepeden inme modernleşmenin katkısı büyük.
70'li yıllarda toplumsal hareketlerin gelişmesi ve hızlı kentleşme, "modern" bir eğilim geliştirdi: Tek çocuk yeter. Bu anlayış kürtajı, mecburiyet ve tıbbi gerekçeler dışında "sıradan" hale getirdi. Öylesine arttı ki 3-4 kez kürtaj olup derin travma yaşanmasına rağmen kimse bu yolu önlemeyi düşünmedi.
İnsan hakları dersi veren öğretim üyesi arkadaşım Ruken Çalıkuşu şöyle diyor:
"Cinsel ilişkide korunma hem kürtajı hem de cinsel yolla bulaşan hastalıkları azaltmada çok önemli. Acilen bununla ilgili toplumsal bir bilinçlendirmeye ihtiyacımız var. Dünyada artık cenin hakkı diye bir şey gelişiyor. Bugün tıpla hukuk arasında bir tartışma var. Ceninin hakkı 21 günden sonra yani ilk kalp atışı başladığında mı yoksa 2.5 aylıktan sonra yani fiziksel gelişiminin önemli bölümü tamamladığında mı başlıyor? Bence bunun kararını cenini taşıyan kadın vermeli... Çocuğa her nedenle olursa olsun sahip olmaya hazır olmayan bir kadını çocuk yapmaya zorlamak o kadının insan hakkının ihlali olur..."

"Doktorlara ceza verilmeli"
Bu tartışmalar ve eğitimle, kürtajın sıradan bir uygulama olmaktan çıkarılması bile büyük bir kazanım.
Çalıkuşu bu noktada doktorların rolüne de dikkat çekiyor: "Burada doktorların yarattığı elverişli ortamı da göz ardı etmeyelim. Tıbbi zorunluluğu olmadığı sürece yapılan her sezaryen hukuken yasaklanmalı ve yapan doktor cezaya tabi olmalı..."
Ünlü bir mankeni hatırlıyorum, sırf vücudu bozulmasın diye hamileliğinin 7'nci ayında sezaryen yaptırmıştı. Anne sütü konusunda da aynı duyarsızlık yaygın... Doğal doğum yapmak belli kesimlerde unutuldu neredeyse.
Başbakan Erdoğan'ın çıkışı tüm bunları yeniden sorgulamamıza yol açtı. Korunma yöntemlerinin geliştiği, cinsel eğitimin kolaylaştığı bir çağda doğal doğumun da yaygınlaşması gerekiyor.
Ayrıca şu da bir gerçek: AK Parti 10 yılda toplumu zenginleştirdi. Kürtaj ve sezaryen bu zenginleşmeyle daha da arttı. AK Parti bir anlamda kendi yarattığı bir sorunla karşı karşıya...
Tıpkı askeri darbelerin siyaseti mecrasından çıkartması gibi "kürtaj ve sezaryen" de insanı doğallıktan uzaklaştırıyor. Yasaklamak çözüm değil ama insan doğasına müdahaleyi de düşünmekte yarar var.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA