Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

Gezi'de "Yeni Türkiye" var mı?

Taksim Meydanı'nda gerçekten halktan ve gençlerden samimi insanlar var ama alan sadece onlardan ibaret değil. Bir süreliğine de olsa çadırların kurulduğu ve adeta bir "komün" hayatının sürdüğü meydanı gezdim.
Merkezde gençler, aileler ve farklı taleplerle yola çıkan insanlar varken, hemen yanı başları solun her türlü marjinal örgütleriyle kuşatılmış durumda. Çevredeki manzara da insanı ürpertiyor. Yakılıp yıkılan araçlar, iç savaş görüntüleri yaratan barikatlar.
Direnişin başından bu yana o insanlarla birlikte olan eski CHP milletvekili Çetin Soysal ve Mehmet Ali Yüksel'le Gezi Parkı'nı dolaşıyorum. Ve Gezi'deki insanları tanımaya çalışıyorum.
Taksim Gezi Parkı'nın ortaya koyduğu büyük fotoğrafı görmeden gerçeği algılayamayız. O fotoğrafın çok küçük, yüzde 10-15'lik bir bölümü samimi ve yeni kuşak gençlerden oluşuyor. Onların da ikinci plana itildiğini dün yazdım.
Bu yeni gençlerin bizden farklı bir özgürlük anlayışları olduğu çok açık. Bizim kuşak, vatandaşını sorgusuz sualsiz infaz eden, her 10 yılda bir darbe yapan bir devlet geçmişini bildiği için hem bugünkü devletin değişmiş ve daha da değişeceğine inanıyor hem de her protestoya "Aman yine tezgah mı?" kaygıyla bakıyor.
Haksız da sayılmayız, bu devletin içinde ve dışında hâlâ kirli tezgâhlarla iktidarları zora sokmak, değiştirmek isteyenler var. Her cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi ve sonrası yaşanan tezgâhlar hâlâ hafızamızda...
Yeni kuşaklar bu gerçeği bilse de "özgürlüğü" daha bir öne çıkartıyorlar. Ailesinin karışmadığı hayatına, hükümetin, siyasetin de karışmasını istemiyor. Böyle olmasa bile böyle bir algı var ve bunun değişmesini istiyorlar.
Konuştuklarımın ortak tepkisi aynı: "Yaşam tarzımıza müdahale var. Bize kaç çocuk yapacağımızı, ne içeceğimizi nasıl giyineceğimizi kimse dayatmasın. Herkes kendisi gibi yaşasın biz bunu istiyoruz..."
Buradan dönüp, Gezi Parkı'ndan yansıyan büyük fotoğrafa bakıyorum. Sosyetenin önde gelen isimlerinin bile gelip destek verdiği, sanatçıların, kıyılarda yaşayan orta sınıfın yer aldığı bir kitle. Tabii içinde türbanlı ve antikapitalist Müslümanlar da var. Durum şu: Farklı görünüyor ama büyük çoğunluk yani yüzde 80'lik bir kesim "laik yaşam biçimi"yle kendisini tarif edenlerden oluşuyor. Çocuklar da ağırlıkla o çevrenin çocukları.
Bir de şehirleri yakıp yıkan sol gruplar var. Gezi Parkı o sol grupların çadırlarıyla dolu. Kısaca azınlıkta da olsa samimi demokrasi isteyenlerle, eski Türkiye'yi özleyenler ve proletarya diktatörlüğü savunanlar bir arada.
Bir de sermaye tehdidi, okulları ve olanaklarıyla devrede olan İstanbul sermayesi yani burjuvazi var. İlginç bir fotoğraf bu: Öğrenciler, burjuvazi, Kemalistler ve marjinal sol bir arada. Bu manzarayı ilettiğim 78 kuşağından bir solcu şöyle diyordu: "Zenginler burada proletarya yok."
Buradan bir demokrasi çıkar mı? Gezi protestosuyla, yeni kuşağın öncülük yapacağı sivil-demokrat bir muhalefetin ipuçları göründü ama bu arka planla bu muhalefetin doğru bir eksende yürümesi mümkün değil. Bu eksen kaymasında elbette polis şiddetinin de rolü var.
Son olarak benim için turnusol kâğıdı görevi yapacak bir soru soruyorum: "Beş aydır Türkiye'de tek şehit haberi gelmiyor. Çözüm sürecine destek veriyor musunuz?"
Aldığım "İçeriğini bilmiyoruz" cevabı ne yazık ki "Yeni Türkiye"nin cevabı değildi.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA