Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

Kürtlerin seçimi ve yeni siyaset dönemi

2019 seçimlerine yönelik iki büyük oyun kurgulanmıştı; Çatı adayı oluşturmak ve Kürt oylarını yönlendirmek.
Biri çöktü öteki de çökmek zorunda.
Çünkü Kürt siyaseti derin bir değişimin eşiğinde.
Ama bunu görmezlikten gelen güç odakları akıl almaz bir algı operasyonu yürütüyor.
Kimi siyasetçi ve medyanın bir kısmı ısrarla Kürtlerin son dönemde yaşanan Barzani referandumu ve Afrin Harekatı nedeniyle "kırgın" olduğundan söz ediyor.
Bunu derinleştirmek için çaba harcıyor.
Bunda kuşkusuz AK Parti çevresinde zaman zaman kullanılan "milliyetçi dil"in ve MHP'yle ittifakın da etkisi var. Ancak bu da bilinçli bir biçimde abartılarak kullanılıyor.
Daha doğrusu ana siyasetle ilgisi olmayan bu yaklaşımlar ana siyasetmiş gibi sunuluyor ve bir "düşmanlaştırma" aracına dönüştürülüyor.
Bu algı operasyonunu yapan ve AK Parti-MHP ittifakını Kürtlere karşı gösteren odaklar ilginçtir, dönüp MHP'den ayrılan ve çok daha sert milliyetçi argümanlara sahip İyi Parti'ye ittifak önerebiliyor.
Tıpkı 7 Haziran sonrası CHP-MHP iktidarına destek verdikleri gibi...
Artık toplum ve AK Parti bu çelişkilerin ve oyunların farkında... Bunun en temel nedeni de terörle, sivil ve demokratik siyaset arasına konulamayan mesafe...
Bu açıdan iki şey çok net değişti.
Birincisi Kürtler, 7 Haziran'da sivil siyaset verdikleri desteğin işe yaramadığını, PKK'nın HDP'yi etkisizleştirdiğini, HDP'nin de buna çanak tuttuğunu gördü.
İkincisi de Türkiye'nin teröre karşı sadece içeride değil, dışarıda da eskisiyle kıyaslanamayacak kararlı bir mücadele yürütmesiydi.
Bunu biraz açmak gerekiyor çünkü ilk kez sadece PKK'yla değil arkasındaki güçlerle de mücadele ediliyor. .
Türkiye neredeyse 40 yıldır terör tehdidi altında yaşıyor. Türk-Kürt binlerce insanını kaybetti. Ekonomiden sosyal hayata ağır bedeller ödedi. Sadece silaha harcanan para istihdama, kalkınmaya ve şehirlere harcansaydı bugün bölge Türkiye'nin refah içinde yaşayan bölgelerinden biri olurdu.
Ama ABD'yle ortak (!) eski devletle PKK, buna izin vermedi. Birbirini besleyen şiddet döngüsünde hayatın her alanı "terörle" kuşatıldı. Terör, neredeyse bölgede yaşamı esir aldı, milliyetçiliği körükledi, ortak yaşamı tahrip emek için her yolu denedi ve doğal olarak sivil siyaset alanını daralttı. Bu yüzden bölgede AK Parti dışında sadece PKK var ve kendisi dışında hiçbir Kürt partisinin yaşamasına izin vermiyordu.
Tıpkı FETÖ gibi... Çünkü ikisi de küresel projeydi ve bölgede Batı'nın aparatlarıydı.
Batı işine geldiğinde onları kullanacaktı, kullandı da. ABD ve Batı, istihbarat örgütleri ve sivil kurumlarıyla hep Kürt meselesinin içindeydi ve hiçbir zaman çözülmesini istemedi. Rahmetli Özal'dan bu yana, ne zaman Kürt meselesinin çözülmesine kalkıldıysa en büyük engel Batı'dan geldi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, 2005'te Diyarbakır konuşmasıyla başlattığı çözüm süreçlerini de Batılı güçler engelledi.
Aynı tezgah bugün Suriye üzerinden yürütülüyor.
Ama artık Türkiye, bütün bu geçmişten ve yaşananlardan ders çıkartarak bölgede "şiddetin devreden çıktığı" demokratik siyasetin önünün açıldığı bir zemin oluşturuyor.
Hâlâ zorluklar var ama eski vesayet sistemi ve FETÖ de devletten temizlendiği için bundan sonrası çok daha kolay olacak.
Tabi bunun özellikle AK Parti tarafından yeni siyaset diliyle, demokrasiyle ve güçlü yerel siyasi aktörlerin Meclis'e taşımasıyla taçlandırılması gerekiyor.
Bu nedenle 24 Haziran seçimleri sadece siyasal sistem açısından değil, Kürtler için de şiddetsiz siyaset döneminin ilk işareti olacak.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA