Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

Millet can, Kılıçdaroğlu Canan derdinde

Elazığ ve Malatya hattında yaşanan deprem felaketi karşısında birileri acıları paylaşılmak yerine içinde birikmiş ne kadar kini varsa ortaya döktü. Yardımların çarçur edileceğinden, deprem paralarının iç edildiğine ve hiçbir şeyin yapılmadığına kadar akla hayale gelmeyen yalanlar söylendi.
Onları sosyal medya meczupları deyip kötülükleriyle baş başa bırakabilirdik.
Ancak gerçek böyle değil, "milli ve yerli" olduklarını söyleyen Cumhuriyet'inden "amiral gemisi" ilan edilen gazeteye kadar hepsi "kötülük üretmede" birbirleriyle yarıştı. İşin ilginç tarafı onları bu ülkenin ana muhalefet partisi CHP'nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da yalnız bırakmadı.
Daha depremin ertesi günü İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nu işaret ederek şöyle diyordu: "Belediye başkanımız, gönderdiği yardımların halka ulaşıp ulaşmadığı konusunda gözlemlerde bulunmak üzere kendisi deprem bölgesine gitti..." İlginçtir o da deprem bölgesinde bir görünüp Erzurum'a kaymaya gitti. Ama daha vahim olanı kendisinin ertesi akşam İstanbul'da bir toplantıda olmasıydı. Oysa memleketi Tunceli olmasına rağmen Kılıçdaroğlu'nun hayatı büyük oranda Elazığ'da geçmiş ve orada büyümüştü. İlk günden o halkın yanında olması gerekirken, o Elazığ'ı değil, İstanbul'u tercih etmişti.
Nedeni de belli, Kılıçdaroğlu İstanbul'da Canan Kaftancıoğlu'nu seçtirmek istiyordu. Bunun için depremin ikinci günü ilçe başkanlarıyla yapılacak toplantıya katılmış ve ertelememişti. Buna CHP İstanbul teşkilatı bile şaşırmıştı.
Milletin gözü kulağı Elazığ- Malatya hattında iken, onun aklı fikri İstanbul'daydı ve kürsüden ilçe başkanlarına şöyle sesleniyordu:
"İyi bir fırsat yakaladık, kongreleri kavgasız gürültüsüz bitirmeliyiz. İstanbul'da Canan Kaftancıoğlu, Ankara'da Ali Hikmet Akıllı, İzmir'de Deniz Yücel tek aday olarak çıkacak. İlçe başkanları olarak sizler de merak etmeyin, herkes listelerde hak ettiği yeri alacak." Nerden nereye...
Parti içi demokrasiyle övünen CHP, üç büyükşehirde "tek aday, tek liste" dayatmasıyla Baykal CHP'sini bile aratıyordu.
Bu bile Kaftancıoğlu'nu kesmedi ki o toplantıda Kılıçdaroğlu'na şöyle bir soru sordu:
"Sayın Genel Başkanım, İstanbul'da birileri sizin adınıza hareket ettiğini, listeleri yapacağını söylüyor. Bu doğru mu?" Doğal olarak bunun doğru olmadığı söylendi. Kaftancıoğlu, bu sorusuyla "son tehlike" gördüğü, Kılıçdaroğlu'nun "sır küpü" Erdoğan Toprak'ı ilçe başkanları nezdinde etkisiz kılmak ve elini zayıflatmak istemiş ve başarmıştı. Bu saatten sonra kimse Kaftancıoğlu'nun il başkanlığına itiraz edemez, etse de etkili olamazdı. Zaten İstanbul'da Kaftancıoğlu'na muhalefet eden belediye başkanları da genel merkez korkusundan sessizliğe gömüldü. Başkanlar, tabandan tepki alan ve bu nedenle çok sayıda ilçede seçim kaybeden Kaftancıoğlu'na karşı aday bile çıkartamadı.
Tabloya bakar mısınız?
Elazığlılar ve Malatyalılar, deprem tehlikesi altında ve zehir gibi soğuk bir havada yaşam mücadelesi veriyor. Üç bakan ilk günden itibaren bölgeden ayrılmıyor, binlerce gönüllü yardım için canını ortaya koyuyor ama bu ülkenin ana muhalefet partisinin genel başkanı (Sanal kahraman da Erzurum'da tatil yapıyor) depremin ilk günü, okuyup büyüdüğü kentin acısını paylaşmak yerine İstanbul'da ilçe başkanlarıyla siyaset konuşuyor.
Ne dene bilir ki; millet can derdinde, Kılıçdaroğlu, Canan derdinde.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA