Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ADALET CİNGÖZ

Yıllar oldu be Grego!

1990 yılında bir gün tam da Soho'dan geçerken kiremit duvarların üzerinde onun işlerini gördü. Kiremitlerin üzerine grafiti yapan Grego'nun... Ve onu takip etmeye başladı. Onunla büyük bir özdeşleşme yaşıyordu. Grego nasıl düşünür, nasıl boyar bunu düşünüyordu. Bir ressam, bir kolajcı hatta bir şair olarak Grego'nun şehirdeki bir sonraki adımını merak ederek bulmaya çalışıyordu. "Onun nasıl göründüğünü hayal ediyorum. Eğitimsiz ama kendine mahsus bir sanatçı. O çocuk ve ben aynı şekilde düşünüyoruz," diyordu. Çoğu arkadaşı Grego'nun varlığına inanmıyor, onu sanatçının uydurduğu halüsinatif bir karakter olarak görüyordu. Tıpkı Max Ernst'in 1930'lardaki karakteri Loplop gibi... Burhan Doğançay, Grego'nun işlerini izlediği üç yılın sonunda, Grego resimlerine başladı. Grego Mondrian'ı ve Duvarları seviyor onların ilkiydi. Onu Grego Bomba'dan nefret ediyor takip etti. Bu resimde geçtiğimiz günlerde Clint Eastwod tarafından son derece Freudyen ve duyarlı bir analizle portrelenen, FBI kurucusu, herkesi andıçlayan J.Edgar Hoover başta olmak üzere Rosenbergler ve komünist avcısı Joe Mccarthy vardı. Grego'nun işin içine girdiği resimlerin bir özelliği de buydu. Mesaj daha önemliydi. Duvar, mesajları bir çırpıda aktaran bir afişten farksızdı. Grego ve Burhan Doğançay hiç karşılaşmadı. Kimbilir Grego hala New York'ta yaşıyor ve grafiti üretiyor mu? Hâlâ "dışarıda" mı kimbilir... Burhan Doğançay hâlâ duvarlarını üretmeyi sürdürüyor. Son serisinin adı Çerçeveli Duvarlar. Şu anda 1960'lardan bugüne ürettiği tüm duvar ve kapılarıyla İstanbul Modern'de, 40 bine yakın dünya seyahati içeren slaytı, Brooklyn Köprüsü fotoğrafları, guvajları, suluboyaları, çocukluk defterlerinin giremediği sadece duvarlarına konsantre olan retrospektifiyle huzurlarımızda!

ELİF ÖNER'E KARŞI ELGİZ MÜZESİ
Elif Öner, Elgiz Müzesi'nde açılan Müze İçinde Bir Müze Sergisi'ne elgizmuseum. com ve ve proje4l.com domainlerini alarak katıldı. İlginçtir müze, bu domainleri satın almamış. Öner daha sonra bu sitelere penis büyütücü reklamı grafiği yerleştirdi. Bu grafikteki "zevk verenlerin desteğiyle" yazısına tıklandığında Elif Öner'in bunu bir iş olarak ürettiğini açıklayan manifesto niteliğindeki metni karşımıza çıkacaktı. Öner metninde şöyle diyordu: "Türkiye sanat ortamında sanatçıların neredeyse hiçbir haklarının olmaması, sanat üretimlerine devam edebilmelerini imkansız hale getirmektedir. Hysteria sanatçı haklarının korunmadığı, sanatçı ve eser üretimi için bütçe ayrılmadığı, böyle bir talebin değerlendirmeye alınmadığı, sanatçıların kendi imkanları dahilinde afiş ve katalog bastırmaya çalıştığı ve üretime devam etmek için çabaladığı bir sanat ortamını tartışmaya açmanın gerekliliği üzerine bir çalışmadır." Elif Öner'e Elgiz Müzesi marka tecavüz davası açmakta gecikmedi. Site içinde Elgiz ismini, arama motorları için anahtar kelime olarak dahi kullanmasa da Elgiz'lere göre sanatçı, tescilli isimleri altında, sanal ortamda manevi haklarına saldırıyordu. Müze yetkilileri yaptıkları açıklamada aynı zamanda "18 yaş sınırlaması olmaksızın herkes tarafından gezilen bir alanda böyle bir işin sergilenmesini" de istemiyorlardı. Bu Müze İçinde Bir Müze Sergisi'nin Elgiz Müzesi yetkilileriyle yaşadığı ilk olay değil. Fakat yargıya taşınan ilk olay. Elif Öner, domainlerini satın aldığı siteleri kapatmamakta ısrarını şöyle ifade ediyor: "Çalışmayı kapatmamamın en büyük motivasyonlarından bir tanesi, bizlerin bunları deşifre etme ve konuşma alanı yarattığımızı görmek ve bunun fikirlerimizi savunmak için güçlü bir ifade alanı olduğunu bilmektir." Müze İçinde Bir Müze Sergisi'nin Elgiz Müzesi yetkilileri üzerinde yarattığı rahatsızlık aslında iyi okunması gereken bir durum. Yaşananların her biri birtakım sanat kurumlarının halka açık olduklarını iddia etmelerine karşın hala tam anlamıyla açık olamadıklarını, kamusallaşma güçlüğü çektiklerine birer örnek. Öte yandan Elif Öner davasında kimin ne kadar haklı olduğu kadar tartışmayı böyle genişletmekte fayda var. Davayla ilgili gelişmeleri önümüzdeki günlerde paylaşmak ve tartışmak üzere...

EFSANE SERGİ OLDU...
Juan Botella Lucas yine karşımıza bu toprakların en ironik heykeltraşı olarak çıkıyor. Üstelik Lucas, bu topraklara sonradan gelme... İspanya'dan. Uzun yıllardır Mersin'de yaşıyor. Güzel sanatlar fakültesinde hocalık yapıyor. Ama Lucas'ın asıl mahareti sıradan ve gündelik malzemeye rahat yaklaşarak ona taze, orijinal, güncel estetik statüler kazandırmasında. Bu kez yataktan yola çıkmış. Onun altını üstüne getirmiş. Bırakmış dağınık kalmış. Sergi kendi içinde bütünlüğü olan sıradan, her gün çöpte gördüğümüz atığa ebedi ve öznel anlamlar yüklememize elverişli bir ortam yaratıyor. Yedi Uyurlar efsanesinin sergisi bu. İkincisi de eylülde. Merakla bekliyoruz... (PiArtWorks, Tophane)

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA