Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Uzakdoğu'da gün görmek

Bu yazıyı yazdığım sırada Kore'deyim ve çağdaş Türk sanatının 50'den fazla sanatçısının elinden çıkmış 100'den fazla yapıtından müteşekkil Karşılaşmalar adını verdiğim bir sergiyi açtık. Ben serginin kayyumluğunu (küratörlük) yaptım, yani sergiye katılacakları seçtim, yapıtların düzenini sağladım. Son derece övündüğüm bir sonuç çıktı ortaya. Bu benim değil sanatçıların başarısı. Çağdaş sanatla ilgili açıklamaları burada keseceğim. Niyetim bu alanda konuşmak değil. Ben, dolu dolu bir hafta geçirdiğim Kore ile ilgili izlenimlerimi yazmak istiyorum. Önce bir itiraf: Doğu kültürünü, Osmanlı kültürünü biçimlendirdiği kadarıyla bilirim. Demek ki, daha fazla İran/Fars, kısmen de Arap kültürüdür sınırlarım. Uzakdoğu kültürü bana fazla bir şey söylememiştir. Son 20 yıldır gözümüze çarpan, hayatımızı dolduran Hint/ Uzakdoğu kültürü de bana fazla bir şey söylemedi. 'Çakra'lara, 'yoga'lara hiç bulaşmadım; yakınlık da duymadım. Bunda aldığım haddinden fazla Batı yönlü kültürün bir etkisi var kuşkusuz. Bendenizin kültürle ilişkisi öncelikle görsellik üstündendir. Bir de edebiyat ve felsefe besler o etkileşimi. Böyle bakınca kendimi, çok etkilenmeme rağmen Çin'e değil, Japonya'ya yakın bulurum. Japon sineması ve edebiyatı en önde gelen gözdelerim arasındadır. Doğu düşünce ve davranışının ne kadar derinlikli olduğunu bazen de hayret ederek izlemişimdir bu iki alanın ürünleriyle yüz yüze geldiğimde. Kore, çocukluğumdan beri adını ve Türkiye'yle ilişkisini yakından yaşadığım bir ülkeydi. Nasıl olmaz ki, çocukluğumda Kore Savaşı, Kunuri 'zaferi' hâlâ çok canlıydı. Sonra kayboldu gitti, arada bir Kore gazileri gördüm etrafta, o kadar. Sonunda Seul'e geldim.

KİMSE İNGİLİZCE KONUŞAMIYOR
Gözüme iki şey çarptı öncelikle. Birincisi, burası tabiri caizse bir Amerikan kolonisi, Kore Savaşı'ndan beri. Bugün de 30 bin Amerikan askeri yaşıyor. Sadece Seul'de 3 bin 500 askeri var Amerika'nın. Öyle olunca hayat Amerikan kültürüne göre biçimlenmiş. Herkes İngilizce bildiğini sanıyor. Ama kimse İngilizce konuşamıyor. Belki anlıyor, o kadar. Telaffuz zorlukları ve başka nedenler konuşmayı engelliyor. Alfabeleri hayli eski ve kendilerine özgü. Dilin, bütün Uzakdoğu dilleri gibi özgül güçlükleri var. Bütün bunlar ortaya bir iletişim sıkıntısı çıkarıyor ama çok önemli değil. Diğer husus yaşama tarzı. Her şeyden önce Doğu'ya özgü bir terbiye, nezaket ve hassasiyet anlayışından geliyorlar. Bu kültürün şiddetle olan ilişkisi malum. Fakat onu yaşayan ve uygulayanların bile bir terbiye anlayışı var. Korelilerin tek elleriyle birine bir şey verdiği görülmemiştir. Kasiyerler fişleri iki elle uzatıyor. İlla tek ellerini kullanmak zorundaysalar, öteki elleriyle kollarını tutuyorlar. Mahcubiyetlerinin ise derecesi yok. Dişlerini göstererek gülmek adaba aykırı sayılıyor mesela. Kadınlar gülerken ağızlarını kapatıyor. Herkes bir başkasını yarı beline kadar eğilerek selamlıyor. Bu yolda karşılaştığınız, hiç tanımadığınız biri için de geçerli. Ya da teşekkür etmek iki elinizi çenenizin altında birleştirmeyi gerektiriyor. Fazla mı, bu mahcubiyet, bu edalar? Bana göre değil. Batı bunu bu ölçüde olmasa da başka türlü icra ediyor. Galiba bu selamlama, bu tür nezaket davranışlarından bir tek biz epeyce uzağız. Zengin bir ülke elbette Kore. Sadece dört firmasının yıllık bütçesi bir Türk ekonomisi ediyor. 50 milyon nüfus, 27 bin dolar kişi başına gelir seviyesi ile dünyanın önde gelen ekonomilerinden. Samsung, cep telefonu ve ilgili teknolojide Apple'la çekişiyor. 1960 yılında ithal ikamesini bitirmeye karar vermişler. (Tam bizim o yöntemi uygulamaya başladığımız dönemlerde.) 1970'te de emek yoğun alanlardan çıkmayı planlamışlar. Yaratıcı ve teknoloji/sermaye yoğun alanlara girmişler. Bugünkü başarı son 40 yılın ürünü. Yakınlarındaki Japonya ve Çin'le çok uğraşıyorlar. Daha doğrusu onlar Kore'yi çok zorlamışlar. Şu sıralar bizim Kardak krizine benzer bir dertleri var Japonya ile aralarında. Çin'e karşı Japonya'yı, Japonya'ya karşı Çin'i 'kullanıyorlar'. Güney Kore'yle ilişkisi arttıkça Çin'in Kuzey Kore'yi gözden çıkaracağını, bunun kesinlikle gerçekleşeceğini, böylelikle o 'yapay ülke'nin çökeceğini düşünüyorlar. Dil ve kültür olarak da Çin'i kendilerini daha yakın buluyorlar. Bir de görsellik! Son kertede çok estetik bir toplum Kore. Estetik anlayış geleneksel biçimleriyle de güncel, çağdaş biçimleriyle de çok etkileyici bir düzeyde. Çağdaşlıkla birlikte gelenek sahneden siliniyorsa da alttan alta bir şekilde devam ediyor, giyim kuşamdan, mimariye, iç mimariye ve hele hele el işçiliklerine kadar. Başka hiçbir yerinde dünyanın, bu kadar resim ve görsel sanatlar galerisini bir arada görmedim. Bu uzak coğrafyaya geldiğim için mutluyum. Çok şey gördüm, çok ilginç tanıklıklar yaşadım. Hepsi çok çarpıcıydı. Hepsini içimde saklıyorum.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA