Gastronomi dünyasında Beşiktaş- Fenerbahçe-Galatasaray rekabetinin tadını yaşatan üç restoran var. Kuzey'in yıldızı Noma'nın şefi Rene Redzepi, mutfağı annelerinden teslim alan El Celler de Can Roca ile Roca biraderler ve İtalya'nın ufak bir şehri Modena'da bütün kalıpları yıkıp zirveye çıkan Massimo Bottura.. Hepsinin üç Michelin yıldızı var ve yıllardır dünyanın en iyi 50 restoranı listesinde bir ileri bir geri ilk üçü kimselere bırakmıyorlar. Bizim Mehmet Gürs ile gururlandığımız listeye bazen yükselen Güney Amerika mutfağından şefler, bazen de Uzakdoğu mutfağına yenilik getiren ya da mükemmeli sunan 40-50 yıllık ustalar giriyor... İlk üçten Massimo Bottura'nın İstanbul'da restoran açıp 1.5 yıl sonra iş yapmadığı için kapattığını ya da artık bir şeften öte mutfak markası olan İngiliz Jamie Oliver'in aynı İstanbul AVM'sinde kepenk indirdiğini hatırlarsınız. Neden başarısız oldular? Yemekleri mi beğenilmedi yoksa o yüksek adisyonları ödeyecek insan kitlesi spor otomobilini kapısının önüne park edemeyeceği bir restoran olduğu için mi İtalyan şefin masalarını boş bıraktı! Futbol fena halde hayata benzer ise, mutfaktan çıkıp yeşil sahaya inmeden hatırlatmakta fayda var. Büyük şeflerin birden fazla şubesi olduğunda mutlaka bir yatırımcı ortakları, güvendikleri inandıkları yardımcıları vardır. Tarif dediğin defterde yazılı... İyi malzeme, kusursuz servis, doğru hesaplanmış finansal yapı... Bottura da, Oliver da gittiler, kimse onların şefliğini tartışmadı, tartışmaz da... Olmadı, kimya tutmadı, mutlaka hatalarından ders çıkarmışlardır. Abdullah Avcı'nın da teknik direktörlüğünü kimsenin tartışmadığı gibi..
***
Beşiktaş'ta sezona kötü başlayan Abdullah Avcı'nın üç gün önce Wolverhampton maçının ardından "Kimse benim teknik direktörlüğümü sorgulayamaz" çıkışı futbol kadar hayata dair de sorgulanması gereken bir cümle. Hiç kimse futbola hayatını vermiş, 20 yıldır teknik adamlık yapan bir insanın futbol bilgisini sorgulayacak kadar hadsiz değildir sanırım. Böyle bir durum da yok aslında... İşler yolunda gitmediğinde bazen Cervantes'in Don Kişot karakteri devreye girer hayatımızda. Kimse bizi sevmiyor, herkes bize karşıdır... Avcı da yeldeğirmenlerine kılıç sallıyor. Son beş sezonda yarışta olan, bir zamanlar A Milli Takımı çalıştırmış, Beşiktaş teknik direktörlüğünü de bu oyuna kattıklarıyla hak etmiş bir insan, nasıl olur da kariyerinin değil de iki aylık performansının sorgulandığını unutabilir? Üç-dört mağlubiyet arka arkaya alan teknik adamların koltuğunu kaybettiği bu acımasız sahnede her giden mi futbolu bilmiyordur?***
Abdullah Avcı son yıllarda yurt dışında çalışmayı en çok hak eden teknik adamdı bu memlekette. Hayat tercihidir, hayalleriniz, hedefleriniz başka olabilir. Ancak üç Şampiyonlar Ligi Kupası'nı arka arkaya kazanmış Zinedine Zidane'ın Real Madrid'de bu sezon daha ilk ayında sorgulandığını, kaybedenler kulübü Atletico Madrid'i son sekiz yılda yine büyük kulüp yapan Diego Simeone'nin evinde yuhalandığını, Juventus'u beş kez arka arkaya şampiyon yapan Allegri'nin, Ajax'ın gençlerinin oynadığı "güzel futbol" karşısında ezildiğini ve İtalyan medyasının onun oyun felsefesini çok sert satırlarla sorguladığını Abdullah Avcı bilmiyor olabilir mi?***
