Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

İlk günde otopsi

Bırakalım yeni yılı kutlama teranelerini, o yılın kutlanmaya değer bir zaman dilimi olup olmayacağına bakalım. Bunu kuşbakışı yapmak için en iyi fırsat sağlayan yerler basının doruk noktalarıdır.
Geçen yılın son günlerinde bir deprem -ya da heyelan- oldu oralarda. Hürriyet genel yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök yerinden kaydı.
Mehmet Barlas ve Emre Kongar dostlarım televizyondaki "Yorum Farkı" programını her zaman gündem belirterek açarlar. Salı akşamı da öyle yaptılar, o gün patlak veren önemli olayları sıraladılar.
Ama başlarken Özkök haberine değinince öyle bir kapıştılar ki, başka konu tartışmaya vakit kalmadı.
Barlas Hürriyet'in yakın geçmişinde gazetecilik bağımsızlığı ve onuru açısından yapılmış yanlışların üstünde duruyor, Kongar bunlardan tek kişinin sorumlu tutulamayacağını söylüyordu. Paylaştıkları tek görüş o gazetenin magazinleşerek renklendiği ve "içinde her şeyin bulunduğu" bir süpermarkete dönüştüğüydü.
Doğru ama öyle bir yer düzeyli bir alışveriş merkezine de benzeyebilir, kaliteli öteberi ile işporta mallarının yan yana satıldığı çıfıt çarşısına da.
Genel yayın yönetmeni Türk basınının amiral gemisi saydığı gazeteyi hangi yöne çekti?

***

Bir yayın organı düşünce tutarlılığını ve kamuoyunu etkilemedeki titizliğini korur, hatta yükseltirken içeriğine hoş magazin değerleri de katabilir. Aydınlatıcı bir yazının karşı sayfasında güzel bir kadın resminin bulunmasına ancak entellik züppeleri karşı çıkar.
Ancak "katmak" başkadır, "yerine koymak" başka.
Ertuğrul Özkök Hürriyet'te düzeyi yükseltirken içeriğe magazin değerleri katmakla yetinseydi, "Tiraj uğruna iyi yapıyor" derdik. Ama hem düzey düşürdü, hem de kabahatinden büyük özür ileri sürdü:
"Abdi İpekçi-Uğur Mumcu gazeteciliği bitmiştir; ben Türk basınında Ayşe Arman gazeteciliğinin çığırını açtım," dedi.
Basın tarihimizin en büyük saygısızlık örneklerinden biridir bu iddia.
İnsanların arkasından konuşulmaz. Şu anda "sabık" olmuş bulunan bir yöneticiyi eleştirmek hoşuma gitmiyor. (Yerinde otururken de yazdım bunları.) Ama kendisi ölmüş iki örnek gazeteciyi küçümseyerek o ayıbı fazlasıyla işledi.
Bundan sonrası için gerekli uyarılarda bulunmak ise basın görevidir.
***

Amiral gemisini renklendirme konusu perspektife oturmalı.
Ne renk olur öyle bir sefine?
Gri olur, beyaz olur, haki olur, belki belki nefti olur. Pembe ya da alacalı bulacalı olmaz herhalde.
Direğine ne asılır? Bayrak ya da flamalar.
Sutyen asılır mı?
Bunlar ayrıntı zaten. Önemli olan, geminin yönüdür. O konuda vahim yanlışlar yapıldı. Öyle ki, görüntüye bakarken "Ördeklerden bir filo" diye başlayan tekerleme geliyordu aklıma.
Haksızlıktı tabii. Çünkü söz konusu gazetenin ve yayın grubunda çalışanların içinde birbirinden değerli meslektaşlar çoğunlukta.Hüner o insan malzemesiyle iyi basın helvası yapmak.
12 Eylül felaketinden ve Özal restorasyonundan sonra birçok yararlı açılımlar gerçekleştirilirken toplumumuzun kültürel inişe geçip ucuzluklara sürüklenmesinde maalesef Hürriyet'in önemli rolü oldu.
Şimdi orada kaptan köşküne çıkan Enis Berberoğlu'nun işi kolay değil. Kendisine hem renk ayarlamada, hem rota çiziminde başarılar dilerim.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA