Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SALİH TUNA

Eyvah mektubu bize iteledi

Oturdular. Kısa bir sessizlikten sonra, "Çok üzülüyorum" dedi. Diğerleri, "Biz de üzülüyoruz" dediler.
Bir müddet koro halinde üzüldüler.
İçlerinde en yaşlı olanı, "7 ay böyle geçti, daha ne kadar böyle devam edecek, bir şeyler yapmalıyız," dedi.
"Yapalım!.." diye ünlediler. Çok geçmeden "ne yapalım" dercesine birbirlerinin yüzüne baktılar. Neden sonra biri atıldı, "Temel atmama töreni mi yapsak?.." dedi. Ve, muhabbet akmaya başladı:
"Onu yaptık, pek randıman alamadık..."
"Bu sefer yaprakları karıştırmazsınız tam randıman alabiliriz efendim..."
"Yapraklarla alakası yok. Geçmiş bitmiş işin hesabı o kadar oluyor. Güncel olması lazım. Bunun için de AKP'nin yeni bir temel atması lazım ki biz de 'temel atmama töreni' yapalım..."
"AKP yapamaz efendim, malumunuz İBB bizde..."
"Onlar yapamazsa biz yaparız, sonra da karşı çıkarız..."
"Madem karşı çıkıyoruz neden yapıyoruz?"

***


En yaşlı olanı, "Deprem dedik. Celal Şengör çıktı, 'tetiklemez' dedi. Üstelik bizden daha muhalif adam. Suya zararlı dedik, yapılacak yeni barajlarla suyun kat be kat artacağını ortaya koydular. Tuzlu su sızıntısı dedik, sular yokuşa akmaz dediler. Kanal İstanbul elimizde patlayacak, benden söylemesi..." dedi.
Gözlerini belerterek, "Ben 16 milyonun başkanıyım," dedi, "Bana Tevfik Göksu ağzıyla konuşma!"
Suspus oldular.
"Bakın, size bir şey söyleyeyim" diyerek sessizliği böldü. "Bu toplantıdan hemen önce Portakal aradı, 'siz de bir şeyler yapın, hep ben mi yapacağım' diye sitem etti. Size bir şey daha söyleyeyim, adam haklı..."
"Haklı..." / "Çok haklı..."
Dediler.
İçlerinden hiç konuşmayanı 'dan' diye söze girerek, "Hanımefendiyi yine tiyatroya gönderseniz..." dedi.
Şaşkınlık içinde birbirine baktılar.
"Gündemi nasıl belirledim ama!" diyerek kendisiyle övündükten sonra yüzündeki muzip ifadeyle sürdürdü: "Benim eşim, iyi eğitim almış, üniversite bitirmiş, masteri olan doktorası olan bir Türk kadını" dedi, "Benim dememle olmaz, benim eşim, nereye gideceğini bilir..."
İçlerinden biri kıkırdadı. Diğeri de ona iştirak etti.
Derken hep birlikte koyverdiler.
"Emre Erciş adlı bir gazeteci, eşinizin AREL Üniversitesi'nde yaptığı tez için kimlerin aracı olduğunu sorguluyor. AREL'in Beylikdüzü Belediyesi proje ortaklığının bunda etkisinden söz edip Fatma Hoşgöz'ü kendinize sağ kol yapmanızın bu tezin diyeti mi olduğunu soruyor. Buna yanıt verecek misiniz?"
"Çok üzülüyorum" diyerek kestirip attı.
En yaşlı olanları, "Hanımefendi keşke o tiyatroya gitmeseydi, Atatürkçü arkadaşlardan çok tepki alıyoruz..." dedi.
"Onlar kolay" karşılığını verdi, "İstanbul'u Atatürk posterleriyle donatıp gönüllerini alırız... İP'le de ittifak içindeyiz nasılsa... HDP'yle irtibatı sıcak tutmalıyız. Önemli olan bu..."
"Helal olsun..." dediler.
Yutkundu, boğazını temizledi "Size bir şey daha söyleyeyim mi" dedi. "Gündeme gelmezsek biteriz... Geçen sefer baş başa görüşmek istediğimde Erdoğan ne yaptı? Mansur Yavaş, Tunç Soyer falan, herkesi çağırdı. Senin onlardan ne farkın var demek istedi. Ben de farkımı ortaya koymak için ona şimdi 4 sayfalık mektup yazdım. Göreceksiniz, nasıl okutacağım ona o mektubu..."

***


"Efendim maalesef Cumhurbaşkanı Erdoğan mektubu okumadı. 'Bu mektup gizli bir mektup. Kendisi açıklarsa daha isabetli olur' dedi."
"Yani?"
"Mektubu bize iteledi efendim..."
Hava kurşun gibi ağırdı... "Çok üzülüyorum" dedi. Diğerleri, "Biz de üzülüyoruz" dediler.
Koro halinde üzüldüler.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA