Bu topla oynamayı, yani topa fazla sahip olmayı bana hiç kimse anlatamaz. Neymiş efendim, yüzde 37'ye 63... Neredeyse 3'te 1'e 3'te 2 Galatasaray daha fazla topla oynamış.
Gelelim iki takım arasındaki farka; 90 dakika boyunca Hatayspor takım olarak oynadı. Yardımlaşmaları, sahaya yayılmaları, mücadeleleri hepsi mükemmeldi. 10 kişi kaldılar, yine de fark etmedi. Neden? Çünkü biri ne kadar takımsa diğeri o kadar takım değildi.
90 dakika boyunca bir futbol takımı bu kadar aciz olabilir mi? Yani Galatasaray... O zaman bir tek cümle yazılır; Galatasaray ölmüş ağlayanı yok. Maç 2-0 olduktan sonra hakem, Hatayspor'a çok alakasız sarı kartlar göstererek Galatasaray'a omuz verdi. Ama sarı-kırmızılılar bundan bile faydalanamadı. Aslında normal, geminin baş kaptanı devamlı tribünde, sahada değil. Kaptansız gemi de böyle olur. Hoş bu gemiyi bu sezon bir kaptan olduğunda da gördük, fark etmedi. Çoğu maçta Fatih Terim sahaya, zemine bahane buldu. Hatay Stadı'na halı serseniz bu zemindeki çimden daha iyi olamazdı.
Eğer hakem, o tuhaf kartları göstermese şunu net söyleyebilirim, dün Galatasaray, Hatay'dan 6-7 gol yiyerek gidebilirdi. Çünkü sarı kart alan oyuncular, pozisyonlara tedirgin girmeye başladı. Diyeceksiniz ki, bazı oyuncular itirazdan aldı ama öyle bir karar verdi ki hakem, itiraz etmemek mümkün değil. Bir de insanın sinir sistemi var.
Fatih Terim'in ve Galatasaray'a yeni gelecek yönetimin teknik adam konusunda bayağı düşünmesi gerekir. Özellikle Fatih hocanın, "Ben devam etsem Galatasaray'a fayda sağlar mıyım?" demesi gerekir. Çünkü seyirci artık Fatih Terim'e eskisi kadar sıcak bakmıyor.