Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Sanat ve sanatçı üzerinden siyaset yapmak...

Mevlüt Tezel, gazetemizin genç yazarlarından. Başladığı günden beri yakından, sevgiyle ve ümitle izliyorum.. Kalemi, mizahı, ilgi alanlarıyla dikkatimi çekti..
Yaş 80'i de geçti. Bu köşeyi birine bırakacağız elbet..
"İşte Mevlüt" dedim içimden.. Kenardan, hafiften destek olmaya, ağabeylik yapmaya başladım, çaktırmadan..
Bu gazetenin siyasetten ayrı olması gereken Günaydın eki var.. "Gayri Siyasi Sabah" diyebilirsiniz siz buna.. Mevlüt de o ekte yazıyor zaten. Yeri de genişlemeye uygun..
Ne var ki, Mevlüt bu ülkede az olan "Life Style/ Yaşam" yazarı olma yerine, yüzlerce siyasal yazardan biri olmayı hedefledi sanki, son zamanlarda..
Siyasetten uzak olması gereken Günaydın ekinde siyaset yazmaya başladı. Doğrudan da değil.. Sanatçı üzerinden..
Cem bu ülkenin en sevilen, en ünlü sanatçılarından. Ona takıldı mesela..
Şimdi de, bir başka çok ama çok büyük sanatçımız, sanat dünyasında adı yıllardır MegaStar olan, her yaz Açık Hava Tiyatrosu'nu arka arkaya on gece dolduran tek sanatçı Tarkan'la ilgili yarım yamalak bir gazete haberini basamak yapmış.
"Arsa simsarı Tarkan" diye bir başlık atmış. İşin içine Ekrem İmamoğlu'nu karıştırıp durup dururken siyaset yapmış..
"Üzgünüm muhalifler. Tarkan da kupon arazi peşinde koşan bir arsa simsarı çıktı" diyor. "Üzgünüm muhalifler" yazının şifresi..
Tarkan'ın yıllardır bilinen, doğa, hayvan, insan sevgisinin göz boyama olduğunu ileri sürüyor..
Sevgili Mevlüt,
Tarkan'ı ne kadar tanıyorsun?.
Hiç oturup iki laf etmişliğin var mı?. Mesela, ona "Simsar" dediğin konuda gazetede okuduklarına ek olsun diye açıp iki laf konuştun mu?.
Ben Tarkan'ı Tarkan bile olmadığı günlerde tanıdım.. Sevgili Kardeşim Özcan'ın (Karamahmutoğlu) işlettiği Papillon adlı diskoya çağırdı, yıllar evvel bir öğleden sonra beni..
"Genç bir şarkıcıya doğum günü yapıyoruz. Çeşitli sanatçılar da var. Eğlenirsin" dedi.. Gittim.. Kendi doğum gününde, ısrar üzerine bir de şarkı söyleyen o genç isimsiz sanatçı Tarkan'dı işte.. Giderek yakın arkadaş olduk.. Merdivenleri hızla tırmandı. Türkiye'nin starı olmakla kalmadı, dünyada adını duyurdu.
Bir maç için Paris'e gitmiştim. Budha diye yeni bir diskotek dünya çapında ün yapmıştı. 150 metre kuyrukta bekleyip girdik ki, Tarkan çalıyor Budha.. O gece kaç defa Tarkan çaldılar..
Dünya turuna çıktı Tarkan.. Paris'te ve Moskova'da kızlar bindiği arabanın üstüne tırmanıp saldırdılar.. Meksiko City'de yer yerinden oynadı. Ordan geçtiği Los Angeles'ta öyle kıyametler koptu ki, Ermeni Lobisi öfkeyle ayaklandı.
Amerika Müzik Dünyasının imparatoru Ahmet Ertegün "Gel sana plak yapalım. Ama önce İngilizcen kusursuz olmalı" dedi. Aldı, New York'ta kaç yıl oyaladı ve plak mlak yapmadan geri gönderdi. Ertegün'ü o zaman defterimden sildim işte.. Nana Muskurileri, Les Atheniens'leri dünyaya duyuran Ertegün, hiçbir Türke sahiplenmiyordu, Rum ve Ermeni lobileri, Atlantik İmparatorluğunu yıkmasınlar diye..
Tarkan ülkesine döndü. Ülkesinde her etkinliği olay oldu. Hâlâ da olmaya devam ediyor..
Bu gerçekten Mega Star olduğunu, biletleri haftalar önce biten rekor sayıda konserleriyle ispat eden Tarkan, sanatı ve sempatisi ile yarattığı gücü, ülke sorunları için kullanmaya, ama reklamını yapmadan kullanmaya başladı.
Sanat dışındaki yaşamı, özel hayatını hiç sergilemedi. Kazandığı paraları gece alemlerinde yemedi. Avrupa Bankalarına kaçırmadı. Ülkesinde yatırım yaptı.
Pek çok insana iş imkanı yaratacak işler kurmak istedi..
Suçu bu mu Mevlüt?.
Yoksa..
Ötesini istersen, bana uğra.. Bir öğlen birlikte yemek yiyelim. Birlikte tartışalım, Sevgili Kardeşim!.

*

11 sene evvelden Tarkan satırları...

Tarkan'ın nasıl doğa, nasıl insan, nasıl ülkesever biri olduğunu anlatmışım 11 Temmuz 2009'da "Bir müthiş klip ki" başlığı altında..
Sevgili Mevlüt bu Tarkan'ı dinledi mi?. Orhan Gencebay'ın sazı ile eşlik ettiği "Uyan" klibini, gördü mü acaba?..

***

Çeşme Festivali'nde bir müthiş klip izledim, açık hava tiyatrosunun dev ekranına yansıyan..
Kendimden utandım.. Bu klip yapılalı nerdeyse 6 ay olmuş, haberim yok..
"Uyan" diye bir şarkı söylüyor Tarkan..
Sözleri insanın kafasına vuran tokmak.. Hele de o "Uyan.. Uyan.. Uyan" deyişleri..
Bir klip çekmişler, susuzluktan kurumuş, çorak ama bir tarih hazinesi Anadolu topraklarında, müthiş.. Çarpıcı.. Enfes.. Kim çekmiş bulamadım..
Yapa yalnız Tarkan "Uyan" diye dolanıyor, o unuttuğumuz topraklarda.. "Uyan.. Uyan" diye bağıran bir derviş o.. Ve o çoraklığın ortasında, elinde sazı oturmuş, sanki de onu bekler gibi tellere dokunan Orhan Gencebay'a rastlıyor.. Çöküyor yanına..
İki usta birlikte bağırıyorlar "Uyan" diye..
Uyanır mıyız?..
Zor.. Benim bile yeni haberim oldu, şarkıdan ve klipten.. Hem de Tarkan ve Gencebay gibi iki deve rağmen..
Ben TV yöneticisi olsam, her gün ana haberden sonra yayınlarım.. Millet de zevkle izler.. Belki de uyanır..
Tarkan'ın yazıp bestelediği şarkıya destek olan Doğa Derneği'nin Başkanı Güven Eken, "Uyan, Aşık Veysel'in 'Benim Sadık Yarim Kara Topraktır' adlı eserinin günümüzdeki karşılığıdır. Tuz Gölü'nün, Hasankeyf'in, Allianoi'nin ve yok olan daha nice önemli doğa alanının çağrısı Tarkan'ın Uyan adlı şarkısında ete kemiğe büründü" demiş, o zaman..
O zaman, bu zaman kaç kişi uyanmış acaba?..

"Bu yolun sonu yokuştur deme
Dağları aşarız eğer inanırsan
Uyan uyan dostum uyan
Koy elini kalbine geç olmadan
Bir olur geliriz üstesinden
Her şey mümkün eğer inanırsan
Yerimiz yurdumuz toprağımız
Yok oluyor ebediyen
Evimiz yuvamız biricik ocağımız
Gidiyor elden
Uyan uyan uyan uyan
Koy elini kalbine geç olmadan.."


Eğer uyanırsak!.. Eğer inanırsak!..

*

Beşiktaş'ı Amerikalılar kurtarıyor..

Los Angeles'ta yaşayan dost Safter Yılmaz'dan ilginç bir spor notu geldi, geçen hafta.. Diyordu ki..
"Eski bir spor muhabiri olarak yıllardır borç içinde kıvranan kulüplerimizin durumuna üzülürken, son yıllarda NBA, Beyzbol ve Amerikan Futbolu kulüplerinin Amerikalı sahiplerinin Avrupa Futbolu ile ilgilenmeleri ve yaptıkları yatırımlar dikkatimi çekti.
Son iki yıldır bilhassa Fransız Birinci Ligi'ndeki takımların temsilcileri Amerika'da yatırım için dolaşıp duruyorlar. Amaçları Amerikalı spor milyarderlerini tavlamak..
İlk sonucu da aldılar.. Los Angeles Dodger Beyzbol takımını 2 milyar dolara satan emlakçı Frank McCourt, iflas halindeki efsane Fransız kulübü Marsilya'yı 40 milyon dolar gibi kelepir bir fiyata satın aldı..
Boston Celtic Basketbol Kulübünün sahibi James Palotta, İtalyan Roma Kulübü'nün yüzde 67 hissesini 100 milyon dolara 2011 yılında satın almıştı. Kulübün değeri bugün 622 milyon dolar. Kâra bakar mısın?
İtalyan Serie A'da kulüp sahibi bir Kanadalı ve üç de Amerikalı yatırımcı var... Amerikalı yatırımcılar diğer Avrupa kulüplerini de unutmuş değiller.. İngiltere'nin ilk iki liginde oynayan 12 kulübün sahipleri Amerikalı..
İspanya ligi de Amerikalıların yatırım yaptıkları bir ülke.. Phoenix Suns Basketbol Takımı'nın sahipleri, ki aralarında ünlü oyuncu Steve Nash da var, iflas halindeki Mallorca Kulübü'nü 24 milyon dolara satın aldılar..
Sadece Almanya'da Amerikalıların yatırımları yok.. Zira orada kulüplerin sahiplerinin yabancı bir ülkeden olmasına izin verilmiyor...
Sevgili Hıncal, işte böyle..
Bilmiyorum Amerikalı spor milyarderlerinin bizim borç içindeki kulüplerimize yatırım yapmasını destekler misin?
Ya da "Neden yapsınlar? Türkiye'de kazanılacak bir şey yok ki! Neden paralarını Türkiye'de batırsınlar" mı dersin?

***

"Valla Safter, birileri gelip büyük yatırım yapmazsa batıyoruz. Kim olursa gelsin, alsın" demeye hazırlanıyordum ki, haber geldi.
Amerika'dan Beşiktaş'a, dört yatırım fonu gelmiş. Hisse almış ve ortak olmuşlar bile..
İlki hem de Los Angeles'tan Safter. Senin ora "Fire and Police Pension System."
Yani LA İtfaiye ve Polis Emeklilik Fonu..
İkincisi Utah Emeklilik Fonu.. Üçüncüsü Alaska Daimi Fonu.. Dördüncü de Emerging Market.. Yani Gelişen Pazarlara öz sermaye sağlayan kurum.
Yani Ahmet Çebi Başkan, sessiz sedasız bizim Beşiktaş'ı senin Los Angeleslılar ve Amerikalılar'la kurtarma yoluna girmiş bile..
Hayırlısı olsun!.

*

Hayrettin Karaca!..

Ne tatlı adamdı, Bandırma'dan hemşerim Hayrettin Karaca!. O telefon etti, çağırdı beni iş yerine, gittim de tanıştık yıllar önce..
İş yeri dediğim Tema Vakfı.. Açılımı Türkiye Erozyonla Mücadele ve Ağaçlandırma Vakfı..
Kurutulmayan bir bataklık üzerine yazmıştım.
"Yanlışsın" dedi.. "Bataklıkları, gölleri kurutmak cinayettir, Hıncal.."
Oysa babam komutanken, Hatay'da Amik Gölü ve çevresindeki bataklıklardan neler çekildiğini görmüş, yıllar sonra kurutulunca ne sevinmiştim. Yazım da onun üzerineydi, galiba..
"Başta Amerikalılar, dünya bize bataklık kurutmak için yardım etti. Geldiler devasa iş makineleriyle kuruttular bir sürü gölü.. Giderken de o araçları bize hibe edip gittiler ki, Türkiye'ye zarar vermeye devam etsinler.."
Sonra bana bir ülkenin başına gelecek en büyük felaketin Toprak Erozyonu olduğunu anlattı. Sulak arazileri kurutmanın nasıl cinayet olduğunu izah etti. Beni öyle ikna etti, öyle Temacı yaptı ki, o gün bugün, Tema dışında hiçbir çelenk göndermedim, başta cenazeler, hiçbir yere..
İnançlı bir savaşçı, ama çok hoşsohbet bir insandı. İnancını tatlı tatlı anlatırdı. Onunla sohbete doyamazdım.
97 mutlu sene yaşadı. Gazeteler ardından çok çok iyi şeyler yazdılar. Öyle yazdılar ki, yaptıklarını burada yeniden tekrar etmeme gerek yok..
Işıklar içinde yat, Toprak Dede!..

*

TEBESSÜM

Kesin bilgi yayalım,
Bok Böceği'nin soğuk taşa oturmuşuna "Cırcır Böceği" denir.
(Yıllar önceden kalmış "Utku" dosyasından..)

*

SEVDİĞİM LAFLAR

Merhamet, masum olduğu için her kalbe misafir olmaz.
İbn-i Haldun (Teşekkürler Venüs)

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA