Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Sorun Terim’in Belhanda kafası!..

Pandemi sonrası ligin kalan sekiz haftasına "Sekizde sekiz" parolası ve "Şampiyonluk Hedefi" ile başlayan Galatasaray, hem de takımın nerdeyse yarısı denecek iki büyük futbolcusu Boldrin ve Umar Amuni ile esas kalecisinden yoksun Rizespor'dan ağır bir tokat yedi..
Tartışmalara bakıyorum..
Verilen ve verilmeyen penaltılar, çıkan çıkmayan kartlar, kaldırılan, kaldırılmayan bayraklar üzerinden hakemler eleştiriliyor.
Olabilir.
Galatasaray'ın pandemi sonrasına gerek fizik, gerek moral olarak hiç hazırlanmadığı söyleniyor.
Olabilir.
Muslera'nın 24'üncü dakikada ambulansla hastaneye gitmesinin yarattığı moral bozukluğu ileri sürülüyor.
Olabilir..
Bunların hepsini tartışırım.
Ama tartışmayacağım bir tek şey var.. Onu da yazanı, söyleyeni görmedim.
Galatasaray'ı bu hallere düşüren "Belhanda kafası" hiç değişmemiş. Fatih Terim Hocam, pandemi boyunca kapalı kaldığı sürede "Ben Galatasaray'da neler yapıyorum?. Ben eski Fatih Terim miyim" diye belli hiç düşünmemiş.
Kafası hala yabancı hayranlığı, en kötüsü hala "Galatasaray demek Feghouli ve Belhanda demektir. Bu ikisinin nasıl büyük futbolcular olduğunu başta Hıncal Uluç, eleştiren yazarlara ve onları ıslıklayan taraftara, satmaya kalkan Yönetim'e kanıtlayacağım" takıntısı ve inadında ve Türk pasaportu taşıyanlara antipatide kalmış.
Pandemi sırasında, gazeteler Belhanda ve Feghouli'nin satılacağını yazarken, kulüpte yaptıkları tek iş, Fatih Hoca'nın mesajlarını medyadaki dostlarına sızdırmak olan yardımcı hocalar "Belhanda'ya dünyanın dört bir yanından ne büyük teklifler geldiği" palavralarını yazdırıyorlardı.
Hatırlarsınız, bu haberlere dikkat çekmiş "Yönetim heveslenmesin, Fatih Hocam manevi evlatlarını satmayacak" demiştim.
Pandemi sonrası evde de sezonu açtık ya.. Birkaç Galatasaraylı dost geldi.
Kadrolar ilan edildiğinde, ilk 11'deki Feghouli tercihine dikkati çektim "Eski tas eski hamam.
Hocamda kafa ayni kafa" dedim, arkadaşlara..
Yedekleri de görünce, onu da söyledim.
"Şimdi maç sırasında Belhanda'yı da mutlak bir yolunu bulup oyuna sokacak göreceksiniz.." Aynen yaptı Fatih Hocam.. Belhanda'yı hem de "Kurtarıcı" olarak oyuna soktu.
İşte o an dua ettim, "Allahım sen Galatasaray'ı koru" diye..
Galatasaray maçı 2-0'dan döndürecek golleri atsa ve bunlardan mesela bir tekinde Belhanda'nın asist ya da gol vuruşu, katkısı olsa, Galatasaray tümden yanmıştı.
Fenerli medyanın da desteği ile bu utanç adamı göklere çıkarılacak, satıştan vazgeçilecek, sıkılmadan yaptığı "Zam yaparsanız, sözleşmemi uzatırım" teklifi de kabul edilip, Feghouli/ Belhanda belası gelecek yılda da Galatasaray'ı süründürecekti.
Ne var ki, akıllarından takımı, Galatasaray'ı zerre geçirmeyen, sadece ve sadece kendileri için oynayan (Manevi babaları Fatih Hocam için bile değil) ikili, döküldükçe döküldüler de tehlike "Şimdilik" atlatıldı.
Şimdilik!.
Çünkü Fatih Hocam'da bu mesajı aldığını gösteren işaret yok.
Hala 2016 Avrupa Şampiyonası'nda kalmış kafası.. Euro Türklerden nefret ediyor..
İlk yarıda Galatasaray'ın en iyisi, tek koşan ve yırtınan adamı, adam gibi orta yapan, duran topları en iyi kullanan adamdı Ömer Bayram..
Takımda dökülen, hem de tonla dökülen yabancı varken, ilk değişikliği, Ömer'i çıkarmak oldu. Emre Akbaba'yı sokarken, bir vatandaşını kenara almazsa, takımdaki yabancı sayısı azalacaktı, çünkü Muslera'nın yerine zaten bir Türk girmişti..
Ahmet Çalık'ı çıkarıp Andone'u alarak dengeyi sağladı gene, devre arasında.
Sonra Andone sakatlandı..
Forvet.. O sakatlanınca, yerine girecek forvet belli.. Adem Büyük..
Ama olur mu?. O Türk!.
Üstelik sevgili manevi oğlu Belhanda'sını sokup, başta ben, birilerinin yüzüne kara çalma fırsatı işte.
"Maç zaten gitmiş. Ama Belhanda'yı sokarsam ve bir mucize olursa, hepsini dağıtır, perişan ederim." 2-0 mağlup takımdan forvet çıkarıp orta saha adamı sokarken, Adem'e de mesaj gitti.
"Sen bu durumda bile aklımda yoksun..
Umutlanma.." Ama Falcao döküm döküm dökülür, Onyekuru sahada görünmezken ve de takım 2-0 mağlupken, hala onları seyrederse olmayacak, baktı ve az önce "Sen yoksun" diye iyice bitirdiği Adem'i sahaya sürdü. O da iki aptal sarı kart görerek adeta intikam aldı. "Madem öyle işte böyle" der gibi..
Uzun bir yazı oldu. Kimsenin yazmadığı şeyleri yazdığım için uzadı.. Öbürleri zaten tartışılıyor.
Kolayı o.. Pozisyonu ve hakemi tartışmak..
Zoru bu.. Takımı takım yapan, ya da yapamayan psikolojiyi gündeme getirmek. Fatih Terim'i eleştirmek hele.. Cızzz!.
Galatasaray'a tarihinin en büyük Türk Futbol Zaferi'ni kazandıran Fatih Terim'in Euro 2016 bozgununu, milli takım futbolcularına yükleyip, Galatasaray'ı Türk futbolculardan temizlemesi, ruhsuz paralı askerlerden kurulu bir yabancılar lejyonuna çevirme psikolojisi tartışmalı oysa..
Belhanda neyi simgeliyor ona bakmalı..
Sorun hocamın bilincinde değil. Bilinç altında..
Türk futbolcusundan nefret, bilinçaltında yatıyor..
Rize maçında hemen herkes dökülüyordu. 2-0'dan sonra maçın çevrilmesi için bir "Lider"e ihtiyacı vardı takımın. İçerdekilerin hiçbirinde bu vasfın olmadığı görülüyordu. "Hadi" diyen tek ama tek kişi yoktu sahada...
O adam, yılların, kazanılan zaferlerin kaptanı ve lideri Selçuk, Euro 2016 bozgununun sorumlusu olarak seçilmiş ve kenara alınmıştı.
Bilinçaltı nefreti öylesine büyüktü ki, tam 5 oyuncu değişikliği hakkı kullanılırken, takım lidersiz ve Muslera'nın sakatlanmasıyla üstelik kaptansız kalırken bile, Fatih Hocam'ın aklına Selçuk gelmedi..
Bunca kumarı oynarken, göle "Ya tutarsa" diye Belhanda mayası atarken bile "Yahu bu şansı asıl Selçuk'a verelim" diye düşünmedi.
Peki Hasan Şaş ve Ümit Davala da mı düşünemediler ve hocalarına öneremediler?.
Güldürmeyin beni. Orada o maaşlarla bulunmalarının tek sebebi, Fatih Hocam'ın her dediğine kafa sallamak olan adamlar yapacak bunu ha!??

***


Okan ve Robinho!..

Tarihinin belki de en kötü futbolunu oynayan Alanya önünde şampiyon adaylarından Başakşehir, izlemeyeni çok yanıltacak bir skorla kazandı.. 2-0!.
Peki, Başakşehir futbol oynadı mı?.
Ne gezer!.
Okan Buruk Rize'de harikalar yaratmış, Muriqi, Aminu ve Boldrin'i kazandırıp, oynattığı enfes futbolla, Terim'den sonraki Galatasaray hocalığına aday olmuştu.
Sonra Başakşehir'e geldi. Orda Abdullah Avcı'nın gerçekten çok çok iyi top oynayan hazır takımını buldu.
Gerçi Adebayor gitmişti ama, yerine Demba Ba gelmişti. Mossoro gitmişti ama, yerine çok daha büyüğü Robinho gelmişti. Yapacağı, Avcı'nın oynattığı o komple futbola devam etmekti. Üstelik Avcı bir yerde Okan'ın da hocasıydı. Onun yardımcılığını yaparak yetişmişti. Avcı'nın Okan'ı ne kadar sevdiğini en iyi bilenlerdenim. Ben de çok severim Okan'ı çünkü. Hem futbolunu, hem hocalığını, hem insanlığını sevdim ve hep destekledim.
Ama hayretler içinde gördüm ki, Sevgili Okan Abdullah Avcı futbolunu aldığı yerden devam ettirme yerine, onu unutup "Okan Buruk Futbolu" oynatmaya karar vermiş.
İleri çıkan iki bekin desteğiyle müthiş kanat akınları yapan takım gitti. Ba dururken, kendi aldığı Gulbrandsen gibi koşmaktan başka yeteneği olmayan birini takıma yerleştirdi. Bir de Crivelli alınca, kanada koydu üstelik. Robinho gibi bir dünya yıldızını unuttu.
Ben Okan'ın kimleri kazandığını bilirim.
Robinho'yu niye unuttu, adama futbolu unutturdu, adeta?. Niye?
Gene bilinçaltı..
Okan Hocam, Robinho'dan nefret ediyor.
Ama işte onun sebebini bilmiyorum.
Okan Buruk, bu maceralara kalkışmasa, Başakşehir bugün, 25 puan kaybetmesine rağmen, hala lider durumda olan Trabzon'u çoktan sollamış olurdu.

***


Biraz Trabzon!..

Pandemi sonrası futbol kalmamış ortada pek.. Sadece bizde değil. İki İtalya Kupası Yarı Final maçı izledim. Juventus- Milan ve Napoli- İnter.. İkisi de uyku ilacıydı.
Bizimkileri artık varsın hesaplasın, maçları izlemeyenler..
İçinde biraz futbol olan maçı oynayan tek takım, lider Trabzon'du.
Göztepe gibi bir takımı mağlup etmek kolay değil.. Düşünün 4 adam değiştiriyor, hala bugün Galatasaray'da oynasalar kimsenin ses etmeyeceği Borges, Gassama, Wallace gibi adamlar hala kenarda Göztepe'nin..
Üstelik Trabzon maçın 50 dakikasını 10 kişi oynuyor.
Sanırım bu Trabzon'dan şampiyonluğu almak artık zor..
Hüseyin Cimşir, Ünal Karaman gibi bir büyük hoca ve Trabzonlu'nun yerine geldiği zaman kimseler yakıştıramamış ve "Trabzon büyük isimli bir hoca arıyor. Bulana dek, Cimşir'le idare edecekler" denmişti.
Ama o alt yapı hocası Cimşir şimdi şampiyonluk yolunda..

***


Beşiktaş ve medya!..

Yüzde 75 top hakimiyeti.. Tam 107 tehlikeli atak. Bunların 25'i gol pozisyonu yaratmış. Artı 10 korner.. 16 gollük şut..
Ayrıca nerdeyse altı pas üzerinden kaleye giderken rakibe çarpıp kurtulan 9 (Dokuz) şut daha.. Antalya kalecisinin 5 muhteşem kurtarışı..
Beşiktaş bu maçı 2-1 kaybetti. Biraz şanslı olsalar, uçkur 9 değil de, 3-5 yerden kopsaydı sadece, ertesi gün, 2-0 geride biten ilk yarıdan sonra muhteşem dönüşü hangi sayfalar ve manşetlerle yazardı gazeteler kimbilir, bir düşünün..
Ama ne yazık ki, biz maç değil, tabela yazıyoruz..
İlk yarı 0- 2'ydi ve haklıydı. Çünkü Sergen Yalçın, kendi de ifade etti, sahaya "Çöp" bir takım çıkarmıştı. İkinci yarı doğru adamlarla oynamaya başlayınca, takım da futbola başladı. Tek hatası, Caner'i alırken, sahanın yıldızı genç Rıdvan'ı çıkarması oldu.
Tamer Tuna maça büyük bir cesaret ve rakibi okuyarak hazırladığı taktikle başladı.
Beşiktaş yüklenecek, Antalya kapanacaktı.
Ama kapanan Antalya müthiş kontrataklarla gol arayacaktı.
Müthiş kontratak tabii. Bakar mısınız?.
Üç forbetle başladı Tamer Hoca.. Hem de, Sinan, Jahoviç ve Podolski..
Sinan izleyen Galatasaraylıları ağlatacak kadar muhteşemdi. Fatih Hocam'ın yüzüne bakmadığı Sinan!. Podolski nasıl hırslı ve nasıl hızlıydı. Fatih Hocam bu maçın kasetini, Falcao'ya izletsin, belki utanır güya "Aslan" olanı..
Jahoviç de harikaydı ve daha ikinci yarının 30'uncu saniyesinde Sinan'ın 25 metreden muhteşem şutu direkte patlamasa, maç da bitmişti.
O direk dönüm noktası oldu, maça. Beşiktaş ezmeye, giderek kontrataktan da vazgeçen Tamer Tuna da ezilmeye başladı. Önce Sinan'ı, sonra Yahoviç ve Podolski'yi alıp, kalecisi santrada, stoperi santrforda oynayan Beşiktaş'a karşı ilerde tek kişi bırakmadı ve 2-1 olan skoru, Beşiktaş'ın beceriksizliğine teslim etti.. Beşiktaş beceriksiz de değildi üstelik, ama dedim ya.. Uçkur!..

***


Sevdiğim Laflar
"Açık bir zihne sahip olmak, her hedefinizi ulaşabilir kılacaktır. İnanıyorum ki, her insan hem kendini hem de başkalarını iyileştirmek için belli bir güce sahiptir." Adam Mcleod

Tebessüm
Öğretmen- İnsan elinde kaç kemik var?.
Küçük Temel
- Bir avuç!..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA