Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Başkan Çebi açıklattı... Şenol Beşiktaş’ta!..

Perşembe akşamı A Spor'daki programımda, "Medyadaki 'Şenol Güneş Beşiktaş'a geliyor' haberlerinin kaynağı bizzat Beşiktaş Başkanı Ahmet Nur Çebi'dir. Yakın arkadaşı Şenol'u getirmek için zemin hazırlıyor. Yarın işler iyi gitmezse 'Denenmiş ve başarılı olamamışı niye geri getirdin?' diye sorsunlar istemiyor. Zemin hazırlıyor ki, 'Taraftar istedi, getirdim' desin" dedim.. Ve de ekledim..
"Bu dediklerim kesin. Değilse Çebi çıksın 'Hıncal'ın dedikleri doğru değil. Şenol'u getirmeyi asla düşünmüyorum' desin!."
Bugün salı.. Çebi, Şenol lafını etmedi. Ne dedi?..
"Hocamız var. Memnunuz. Görevi sezon sonuna dek sürecek.."
Niye sezon sonuna dek?.
Şenol'u hem de böyle bir sezon ve takımla peşin ziyan etmemek için, bir. Sezon sonuna dek Beşiktaş hocalığı makamını Şenol'a saklamak için, iki.. Şenol'a, istediğini alıp istediğini sattığı ve kendi oluşturduğu takımla işe başlama imkânı vermek için, üç..
Peki benim bildiğimi, Allah'ın günü ve durup dururken Şenol haberi yapıp gaz veren ve ray döşeyen Beşiktaş muhabirleri bilmiyorlar mı?.
Güldürmeyin beni. Onlar sadece izin verileni ve yazdırılanları yazarlar.. Fener ve Galatasaray (Pardon Fatih Terim) muhabirleri gibi..

***

Yukarıda okuduğunuz yazı aslında dün bu sayfada yayınlanacaktı. Ama sayfanın koşulları izin vermeyince bugüne kaldı. İyi ki de kalmış..
Genelde yazımı bitirip yukarı çıkınca, günlük gazeteleri okurum. Salı günü öyle olmadı. Öğleden sonra başka programlar çıkınca, gazeteler akşama kaldı.
Bir baktım, Akşam gazetesinde bir manşet..
"Sezon sonunda Şenol Güneş!."
Meğer Beşiktaş'ı izleyen, yazan ve yorumlayan spor yazarları ve onlardan geleni manşet yapan müdürler de varmış..
Akşam'ın manşet haberinde imza yoktu. Bilmiyorum.. Belki de bir ajans haberini, yeniden ve yorumlayarak yazdıkları için imza koymamıştı manşete, spor müdürleri..
Ajans haberi.. Peki nerden eminim, böyle olduğuna..
Çünkü haberin kaynağı bir basın toplantısı..
Beşiktaş Sportif Direktörü Ceyhun Kazancı, Antalya kampında, Teknik Direktörü Önder Karaveli ile basın toplantısı yapmış..
Haberi ve yorumunu o basın toplantısından çıkarmış Akşam..
Öteki gazetelerde, doğru dürüst o haber bile yok.. Hele "Şenol" adı hiç geçmiyor..
Ellerindeki haberi yazamıyor, benim özgür(!) ve cesur (cart kabakâğıt) spor basınım..
Aslında Akşam'ın haber analizi ve "Sezon sonunda Şenol Güneş" deyişi doğru..
Basın toplantısında, uzun zamandır ortalarda dolaşan "Şenol Güneş" sorulmaz mı?. Sorulmuş tabii.. İşte o soruya cevabı, Beşiktaş Sportif Direktörü Kazancı'nın..
"Hocamız sezon sonuna kadar görevinin başındayken aktif görüşmeler yapmamız yakışık almaz. Görüşmeleri durdurduk. Şenol Güneş çok değerli bir teknik adam. Nihai karar başkanımızındır."
Şimdi siz bu yanıttan ne anlarsınız?. Daha açık nasıl söyleyebilirdi Kazancı, Başkan'ın şu anda şampiyonluk umudu sıfır ve karmakarışık bir kadronun değil, kendi yöneteceği transfer sonunda, kendi kuracağı takımın başına geçmesi için belki de zaten sözlü anlaştığı Şenol Güneş'in yeni sezonda takımın başında olacağını daha nasıl açıklar bir sorumlu yönetici?.
En azından Akşam Spor'a haksızlık etmişim. Gençlerden özür dilerim..
Ama bırakın yorumu, bu toplantının haberini bile yazma gereği duymayan öbür ve de Büyük Spor Servisleri için dediklerimin nasıl doğru olduğunu da kanıtladı, öte yandan Akşam.. Onun için de teşekkür ederim..

*

BU RESMİ ALIR, ASAR MISINIZ?..

Bedri'nin (Baykam) cumartesi günkü, kendi yeri Piramid Galerisi'ndeki brunch'ında ayni masanın etrafında toplanmış 10 kişi falandık. Ben geldiğimde masa boş gibiydi. Kenar severim. Bir uca oturdum. Sonra ötekiler geldi.. Yanıma genç ve güzel bir kız oturdu. Bedri tanıştırdı. Genç sanatçılarımızdan Şevval Başalan imiş.. Brunch biterken, Bedri, Şevval'in ilk sergisini Piramid'de açtığını söyledi ve bana o serginin 90 sayfaya yakın, adeta katalog gibi kitabını verdi.
Kapağı işte sayfamdaki resim..



"Katarsis ne?" derseniz, Yunan mitolojisinden başlayıp bugünün bilimine dek birkaç cilt kitap yazmam gerek. Ama özeti Türk Dil Kurumu'nda..
Katarsis, Türk Dil Kurumu sözlüğündeki kelime anlamıyla "Seyircinin acıma ve korku gibi duygular aracılığıyla iç arınmaya ve duygusal adalete yönelmesi durumudur."
Kataloğu açtım, sayfa sayfa tüm resimlere baktım, sonra Şevval'e döndüm..
"Bedri gibi birinin bu Piramid'i açması siz gençlerin büyük şansı.. Eserlerinizi bana getirseniz, bu sergiyi açmaz, bu kitabı hiç basmazdım.."
Okurlarım bilir, ben dünyanın bütün dillerinde adı "Güzel Sanatlar" olan sanatın başındaki "Güzel" lafına takıntılıyım.. Oysa geçmişte yapılmamış şey kalmadığını gören gençlerin yenilik aramaları sonucu ortaya çıkan "Modern Sanatlar"ın felsefesi ise "üretmek!." Daha önce kimsenin düşünüp yapmadığı şeylerde "ilk" olmak..
"Peki bu ne?" dedim, Bedri'ye, Katarsis'in kapağındaki resmi gösterip.. "Yarın sana, Şevval için hazırladığım kitaptaki yazımdan bölümler yollarım" dedi. Yolladı..

***

(...) Başalan'ın çalışmalarında evrim serüveninden geçip gelmiş insanoğlunun organik kimliği var. Yaşamı uzama taşıyan hayatın canlı parçaları var. Nefes almaya çalışan bir kalp, bağırsaklarınız, beyninizin kıvrımları, acı çeken belki hasta olan akciğerleriniz, dünyaya açılan pencereniz olan gözünüz, tersine vücudunuzun içine açılan bir başka pencere olan ağzınız, yutucu, tat almaya hazır diliniz, ne olduğu belirli belirsiz, sizi çelişkiye düşüren diğer delikleriniz, etiniz, kanınız, iç dokularınız var.
(...) Sanatçının varoluşu, dünyada bıraktığı izleri dönüştürme ve ekmek kavgasının yolu sayısız acılardan geçmiş. Bir "kadınlar ailesi"nin son halkası olarak görmüş kendini, ayrıca şiddet gören kadınlardan biri olmuş, acıyı, hastalıkları her türlü aile içi sorunu yaşamış. Bunların hiçbir detayını bilmenize gerek yok. Şevval'in içinden fışkıran sanat "ne yapayım da orijinal olayım?" sorusuna yanıt aramaktan gelmiyor, kendini dışarı vuran agonilerden (Acı, ağrı, eziyet), kaygılardan, hesaplaşmalardan ve sorgulamalardan geliyor. Ama o bütün bu acının ortasında kahkaha veya hicvi hiç unutmuyor. İster maddesel olarak yapıtın bir köşesinden, ister seçtiği şekilde yapıtının etrafını çınlayarak kuşatan seçtiği seslerden takip edebiliyorsunuz bunu. Acı ile dalga geçmeyi de biliyor.
(...) Başalan, sırayla tabuları imha etmek istiyor. Umursamadan, şaşırtıcı bir rahatlıkla. Onun gelişimini adım adım izlemiş olmak, benim için de keyifli bir deneyimdi.

***

Valla benim için de öyle oldu, Bedri.. İyi ki çağırdın. İyi ki, Ertuğrul (Çernobil) ve Şevval'i (Katarsis) tanıdım. Şevval gene Piramid'de seninle, bu defa 3 boyutlu eserlerini sergilemeye hazırlanıyormuş. Onu öğrendim.
Geleceğim bu defa.. Freud haklı.. Benim de bir katarsis tedavisine ihtiyacım var sanki..

*

BOZDAĞ UMUDU!..

Hiçbir şey yapamayan, yapamayacağı da belli olan Abdulhamit Gül gitti, Adalet Bakanlığı'na bir kez daha Bekir Bozdağ geldi..
Tepkim mi?.
Umut!.
Hayır!. Küçük değil, büyük düşünüyorum. Konum küçük, bireysel olaylar değil..
Konum..
Adalet reformu!.
Bu ülkenin kesin bir adalet reformuna ihtiyacı var. "Yok" diyen tek kişinin çıkacağını sanmıyorum.
Adaletin tümünü kapsayan bir reform..
Tutuklamasından mahkemesine, infazına dek, bu ülkeye "çağdaş" hükümleri getirmeliyiz..
Gazetelere bakın.. Hemen her adli haberin manşetinde yargıçlar suçlanıyor..
"Kravat taktı diye iyi hâl uygulandı" başlığını bir milyon kez okumadınız mı?.
Oysa yargıç yasayı uyguluyor. Uygulamazsa kararı Yargıtay'dan döner.. Hukukun "H"sini bilmeyen editörler, yazı müdürleri, sosyal medya ne derse onu manşete çeken genel yönetmenler atıyor bu "gaflet" başlıklarını..
Bu ülkede bir adam 4.5 yıl tutuklu kalıyor ve tutukluluk cezaya dönüşüyorsa suçlu yargıçlar değil, yasalar..
Yasalar izin vermese yapabilirler mi?.
Bozdağ, parti kuruluşu döneminden beri Erdoğan'la çalışmış, iktidar döneminde de, bundan evvel iki kez Adalet Bakanlığı yapmıştır.
Yani bu ülkenin kapsamlı bir adalet reformuna ihtiyacı olduğunu en iyi bilen hukukçu ve siyasetçilerden biridir.
..Ve Haziran 2023, yani yaklaşık 16 ay sonra bu ülkede seçimler yapılacak. 16 ay, adalet reformu yapabilmek için yeterli zaman.. Ve seçime bir adalet reformu ile girmek, iktidar koalisyonunun lehine olacaktır.
O zaman?.
Benim gibi, hayata iyimser ve umutlu bakan biri için de, günümüz koşullarında, "adalet reformu" beklemek için bunlar yeterlidir..
Başarılar Bozdağ!.

*

ÇİÇEK OLİMPİYATLARI!..

Bu fotoğrafı internette gördüm.. Siz ne görüyorsanız onu gördüm, ben de.. Bir kentin ortasından bir kanal, ırmak geçiyor ya da derin bir körfez. Orada bir yarımada.. Ve yarımadanın üzerine serilmiş bir zeminin üzerinde, çiçek bahçeleri, seraları, lalezarlar, gülizarlar.. Merak etmez misiniz?. Ettim ben de.. Burası Hollanda.. Olay mı?. Floriade.. Yani Çiçek Olimpiyatları.. 1960'lardan biri Hollanda, her 10 yılda bir, her defasında bir başka kasaba veya kentinde Floriade yapar ve gelen milyonlarca turistten devasa paralar kazanırmış.. Hollanda, dünyada lale ile ünlü zaten. Hani zamanın Hollanda elçisinin eşi, kaçırmış ilk lale tohumlarını bizden ve biz Lale Devri diye safa sürerken, onlar laleye hatta para yerine kullanılacak değer kazandırmışlar.. Öyle ki, Alexandre Dumas (Üç Silahşörler) "Siyah Lale" diye kitap bile yazmış.. Ben bir nefeste okumuştum, ortaokulda iken.. Onlar öyle.. Ya biz? İstanbul Belediye Başkanı iken Kadir Topbaş, Emirgan Parkı ve Sultanahmet'te harika Lale Festivalleri yapar, o muhteşem lalezarları görmek için tüm Anadolu'dan otobüsler dolusu insan gelirdi. Ve biz Kadir Topbaş'ı, yerin dibine sokardık, paramızı sokağa atıyor, diye..



Niye laleyi bizden çalan Hollanda, Hollanda oluyor da, dünyada türü tek ve sadece adını aldığı yerde yetişen İstanbul Lalesi'ni, bir çiçekçide görse tanımaz, biz de, biz kalıyoruz hep?..
Anladınız değil mi?.

*

TEBESSÜM

- Ahmet, ben gerçekten kötü bir anne miyim?.
- Benim adım Mehmet, anne!..

*

SEVDİĞİM LAFLAR

Cesaret, korkmamak değil, korkunun seni durdurmasına izin vermemektir.
Bethany Hamilton

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA