Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YEŞİM TABAK

Yavruların intikamı

'Küçük bir çocuğun gözünden' anlatılan filmler, genellikle yetişkinlerin dünyasına eleştiridir. Bu filmlerde hayal dünyasına kaçarak ruhunu kurtarmaya çalışan çocuklar tarafından biriktirilmiş olan öfke, Histeri / The Children'da bir tür intikama dönüşerek infilak ediyor. Tom Shankland'in filmi, 'çocuk masası'nın isyanı ve aynı zamanda 'ana masa'nın kâbusu. Filmin slogan cümlesi, kuşaklararası devir teslimini akla getiriyor, ama bir tür kıyım olarak: "Onları bu dünyaya siz getirdiniz. Şimdi... Onlar sizi çıkaracak."
Aile boyu trajedinin söz konusu olduğu çoğu film gibi, Histeri de bir bayram tatilinde geçiyor. İki kız kardeş, kocaları ve çocuklarıyla birlikte Noel'i kutlamak üzere bir kır malikanesinde buluşuyor. Çocuklardan birinin eve yaklaşırken kusmasıyla birlikte, minik yavruların birer Omen veya Chucky'ye dönüşeceklerinin sinyali veriliyor. Histeri, yine İngiltere taşrasında geçen klasik Village of the Damned'ın (1960) 'fantastik'i azaltılmış versiyonu gibi. Ya da vahşetin, komşu kılığındaki 'felsefi oğlan'lar yerine bizzat evin çocuklarından geldiği bir Funny Games. '

Hatır için sanat'

Filmin gerilimi tırmandırmak, sürpriz yapmak veya atmosfer kurmakla ilgili becerileri sınırlı. Histeri'nin cüretkâr tarafı, 'aile içi masumiyet'i sıfıra indirerek, çocuğun babasına, kardeşin kardeşe, annenin çocuğuna karşı ölümcül girişimlerini bir kaçınılmazlık senaryosuna dönüştürmesi. Histeri, adını andığım filmlerin hiçbiriyle aynı ligde yarışabilecek durumda değil, ama konusunun hatrına izlenebilir. Gerçi 'hatır için sanat' deyince, dikkatli olmak lâzım.
Geçen cumartesi akşamımı, böyle bir etkinliğe ayırmıştım: "Jeanne Moreau'nun hatrına", Amos Gitai'nin derleyip Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında sahneye koyduğu Işığın Oğulları ile Karanlığın Oğulları. Kadrodaki Türk oyuncular Sedef Ecer ve Cüneyt Türel'in de hatrı kalsın istemem, ancak Gitai'nin derlediği metinden, yönetmenin röportajlarında bahsettiği 'halkların birbirini anlaması', 'savaşın fenalığı' gibi sonuçları çıkarmak mümkün değil. Sinema kariyerini Yahudi halkının çektiği acılara adayan İsrailli yönetmen, günümüzün gerçeklerine dair hiçbir söz söylemeyen bir 'barış duası'na çıkmış. Tabii bir tarafı ışık, bir tarafı karanlık olarak görmekte ısrar edince, duaların niye karşılıksız kaldığına şaşmamak gerek.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA