Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Söylenene değil söyleyene bakarak anlamalıyız...

Sade siyasette değil her alanda kavramlar, seslendiren kişiye göre farklı anlamlar içerir. Örneğin ABD Başkanı Obama "Ortadoğu'da istikrar sağlanmalı" dediği zaman bu ne Mısır'da demokrasinin hayata kavuşması, ne Gazze'deki insanların yaşama hakkına saygı duyulması anlamını içerir... Ortadoğu ülkelerinde Amerika'nın çıkarlarını gözeten yönetimler varsa, bu yönetimlerin şekli ne olursa olsun, bölgede istikrar egemen demektir. Bu çıkarlar tehlikeye girdiği zaman da, barış ve istikrar için her şey yapılabilir.
Neticede ABD Başkanı Obama'nın IŞİD'le mücadelenin stratejisini açıkladığı konuşmasındaki kilit söylem şu değil midir?
"-Benim başkanlığımın ana ilkesi şu: Eğer Amerika'yı tehdit ediyorsanız, sığınacak bir güvenli yer bulamayacaksınız"
"Tehdit"
kavramı görüldüğü gibi Suriyeli yüzbinlerin yaşamları söz konusu olduğunda, fazla bir anlam taşımıyor. Bir başka deyişle Esad kendi vatandaşlarını değil de Amerika'yı tehdit etseydi, demek ki şimdiye kadar işi çoktan bitirilmiş olurdu.

Hangi demokrasi...

Bizim iç siyasetimizde de aynı kavramlar ve hatta aynı kelimeler, söyleyene göre farklı anlamlar taşımaz mı? Seçimi kazanan ile seçimde kaybeden rakipler "Demokrasi"den söz ettikleri zaman kaybeden demokrasiyi sandık dışında, kazanan ise sandıkta aramaz mı?
Siyaseti tribünden izleyen amatörler olarak profesyonel siyasetçileri dinlerken, siyasal eğilimlerimize kendimizi kaptırıp, kullanılan kelimelere takılmamalıyız. Aynı ekonomiyi iktidardaki farklı, muhalefetteki farklı sıfatlarla yorumlar. Doğru olan, ülke gerçeklerinin ve ekonomideki gelişmelerin kendi hayatımıza ve çevremize yansımasını değerlendirmek ve söylenilenleri bu gerçeklerin ışığında dinlemektir.
Bırakalım kavramların söyleyene göre farklı içerik taşımalarını... Aynı dil grubunda kullanılan kelimelerin değişik toplumlarda farklı anlam taşıdıklarını da görmüyor muyuz?

Tek millet, tek dil mi?
"Tek millet iki devlet"
söyleminde ifadesini bulan Türkiye-Azerbaycan birlikteliğinin bir yansıması da "Oğuz" dil grubunda bulunan "Türkçe"miz değil midir? Ama Bakü'de Azerilerle konuşurken, Türkçemizdeki kelimelerin orada farklı şeyleri ifade ettiğini görür ve şaşırırsınız.
Doç. Dr. Suzan Tokatlı'nın "Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi"nde (2004/1) yayınlanan makalesinden alıntılar yaparak bizim Türkçe'miz ile Azeri Türkçe'si arasındaki farklara bazı örnekler vereyim:
Subay- Bizde "Rütbeli asker", Azericede ise "Bekar" anlamına gelir.
Sümük-Bizde "Burundan gelen salgı", Azericede ise "Kemik" anlamına gelir. Mesela Azeri dilinde "Sümüklü et" pirzola demektir.
Danışmak- Bizde "Fikir sormak", Azericede ise "Konuşmak" anlamında kullanılır.

Erik mi kayısı mı?
Kalça-
Bizde vücudun bir bölümü, Azericede ise "Erkek manda yavrusu"dur.
Erik- "Erik" diyerek tanımladığımız meyve, Azericede "Kayısı"yı ifade eder.
Alışmak- Bizde tekrarlandığı için bir şeyi yadırgamamaktır. Azeri Türkçesinde ise kızmak, öfkelenmektir alışmak.
Pinti- Bizde "Cimri", Azericede ise "Pasaklı" demektir.
Kısacası söylenene değil söyleyene bakarak, söylenilenleri anlamaya çalışmalıyız.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA