Yeni Türkiye'nin zihin yapısı yavaş yavaş şekilleniyor. Bu defa yabancı yatırımcıların önündeki engellerin kaldırıldığını görüyoruz. Mütekabiliyet (karşılıklılık) Yasası ile yabancıya mülk satın alma imkânı ardından, yatırımcıya vatandaşlık verilmesi söz konusu...
Ulus devletin sınırlarının hâlâ varlığını korudu- ğu ancak "sınır" kavramının giderek "toprak aidiyeti" ile daraltıldığı bir çağda yaşıyoruz. Hollanda Fransa sınırında bir kahvehane fotoğrafı hatırlıyorum. Masaların yarısı Hollanda, yarısı da Fransa topraklarındaydı ve sınır, kahvehanenin döşemesinde yağlıboya çizgi şeklinde idi.
Bilgi ve iletişim teknolojilerinin vardığı noktada kimlik tespiti artık çocuk oyuncağı... Sınır kapılarındaki pasaport kontrol noktaları, ulus devletin "ben buradayım" deme inadından başka bir şey değil. Zira insanlar kapıya yanaşırken yüz tanıma teknolojisi ile zaten biliniyor, termal kamera ile "şüpheli ruh hali" bile anlaşılabiliyor.
Üzerinde güneş batmayan dijital ekonomi, borsa sayesinde 7/24 sınırsız hizmet veriyor ve Türkiye dâhil neredeyse bütün ülkeler, sınırsız bir finans dünyasında yaşıyor. İstanbul Finans Merkezi projemiz de zaten dünyayı turlayan trilyon dolarları İstanbul'da dinlendirip zenginlik oluşturmaktan ibaret.
Sermaye hareketlerinin kural koyucu hale geldiği çağda Türkiye yalancı sermaye (sıcak para) dediğimiz kaynaklardan ziyade doğrudan yatırımı cezbetmek için öteden beri yüzlerce adım attı. Bürokrasiyi kolaylaştırmaktan mülk edinimi, kâr transferine dek her alanda "küreyle bütünleşme" yönünde gayretimiz oldu.
Son çalışma, vatandaşlık verme teşvikinde olduğu gibi daha radikal adımları içeriyor. Böylesi bir yatırımcı daveti, sıcak para dediğimiz maceracı sermayenin çok ötesindedir ve Yeni Türkiye'nin böylesi bütünleşmeye çok fazla ihtiyacı vardır.