LEVENT TÜZEMEN: Zeki oyuncu farkı
Rijkaard'ın sözünü hatırlayalım: "Biz hoca olarak her zaman zeki oyuncuları tercih ederiz. Zeki oyuncu pozisyon kaybetmez. Ne zaman pas verip top süreceğini ve ne zaman tek pas oynayacağını bilir."
G.Saray çok iyi oynamadığı maçta ayağına gelen galibiyet kısmetini tepti. G.Saray'ın oyun zekası kısıtlıydı. Chedjou-Melo-Sneijder gibi omurganın önemli yabancılarının yokluğu G.Saray'ı olumsuz etkiledi. Melo ve Sneijder gibi zeki oyuncuların eksikliği maç boyu hissedildi. Selçuk ve Emre Çolak'ın aklı G.Saray'ı taşımaya yetmedi. Umut, Telles, Sabri, Olcan zaman zaman top tutamadıkları gibi çok pas hatası da yaptılar.
Olcan-Burak-Emre üçlüsünün mükemmel organizasyonuyla gelen golden sonra Muslera'nın sahneye çıkıp inanılmaz kurtarışlar yapması maçın G.Saray adına sıkıntılı geçeceğinin işaretiydi. Muslera'nın, Stancu'nun frikiğine uzanışını ve kurtarışı muhteşemdi.
Hamza Hoca sıkıntıyı görmesine rağmen müdahaleyi geç yaptı. Stancu'nun attığı gole kadar G.Saray ciddi baskı altındaydı. Tüm ataklar Telles'in bölgesinden geliyordu. Bana kimse, "Telles genç oyuncu, adam olacak" demesin. G.Saray Telles'ten kazık yediğini kabul etsin ve zaman kaybetmesin. Orta yapmasını bilmeyen, pozisyon alamayan, arkasına sürekli rakibini kaçıran bir oyuncudan sol bek olmaz. Hamza Hoca değişikliği yaparken Telles'i çıkarıp, Olcan'ı keşke sol beke çekseydi, daha doğru olurdu. G.Saray golü Telles'in bölgesinden yedi. Selçuk rakibi kovalarken Telles ortada yoktu.
Gençler'in yüklendiği dakikalarda Umut-Burak ikilisi fantezi olmaya başlamıştı. Hamza Hoca rakibin hızını kesmek için orta alanı güçlendirip tek forvete dönebilirdi. Bazen akıl tutulmaları yaşayabiliyor. Ancak G.Saray'da oyunun liderliğini yeniden üstlenen kaptan Selçuk'un da kenara gelip Hamza Hoca'ya orta alanın çöktüğünü hatırlatması gerekirdi. Hamit'in hep önde oynamasında ısrar edilmesi yanlıştı. Hamit ağır olduğu için hızlı atağa dönüşecek pozisyonlarda ağır kaldı. Oysa Hamza Hoca Mersin maçında Hamit'i geriye çekip, Sabri'yi öne itmiş ve maçı döndürmüştü. Bu hamlenin yapılmaması beni şaşırttı.
RIDVAN DİLMEN: 1-0'lık skor Hamza hocayı da yanılttı
G.Saray'ın üç tane önemli oyuncusu yok: Melo, Sneijder ve Chedjou… Maça yerli ağırlıklı çıkmışken onlar da "Biz onlarsız da kazanırız" hissiyle diri de başladılar. İlk yarıda Emre'yle gelen gol de var. Burak'tan çok zor bekleyeceğimiz ayak dışı bir ara pasıyla gol geldi. Bu golden sonra bir şey oldu, uzunca bir süre kaleci Ramazan'ı neredeyse hiç görmedim. Galatasaraylılar "Maç geliyor, 1-0'a kilitledik" dediler. Gençlerbirliği takımı uyuttu G.Saray'ı aslında. 1-0'ın üstü gelmeyecek, o belliydi. Bu skor Galatasaraylı oyuncuları olduğu kadar Hamza hocayı da kandırdı. Çok başarılı gidiyor ama büyük takım uyuşuk tempoda 'nasılsa maç bizde' hissine kapılırsa sıkıntı yaşar.
Tabii ki bu zeminde oynamak zor… Zeminin altı çamur… Pas, şut ve ortada topa vururken güçlük yaşarsın. Saha şartları iki takım için de dezavantajdı.
Yasin gelip giden bir oyuncu düşüncesiyle kenardan geldi. Ne oldu golü yedikten sonra, bu kez hücum yapmak gerekti. Gençler 1-1'i yakaladıktan sonra aynı psikolojiye girdi. Onların o lüksü var ama G.Saray'ın yok. Bu hücum yapılarak kazanılacak maçtı. Hamza hoca bu tempoya mahkum olmayı düşünemez. Gerekirse orada Yasin'i değil, Bruma'yı, 2-0'ı düşüneceksin. Birinci bölgede al gülüm, ver gülüm yaparken Gençlerbirliği sabırla deniyordu.
Golde Berat, Selçuk'u geçti, Selçuk orada hata yaptı. Çizgiye değil, içe yönlendirmeliydi. Orada Hakan da kayınca Semih'in ceza sahası içindeki Stancu'yu alması gerekiyordu, geç kaldı. Goller dahil en net pozisyon 90+1'deki Burak'ın pozisyonuydu. Göğsüne alabilirdi, daha sert vurabilirdi. Burak'ın pozisyonu kendisinin fazla hoşuna gitti. Alex gibi oynamaya çalıştı. Forvet arkasındayken Telles'in ortalarında da girmeliydi. Sadece son bölümde girdi.
Oyunun özeti şu, Hamza hocanın "1-0'a kilitledim" düşüncesi maçın kaderini çizdi. Vasat bir maçtı, iki taraf da birer puanı hak etti.
KARARLARIN İZAHI YOK
Hakemler bizi zorla konuşturuyor. Gosso'nun faulleri var artı Selçuk giderken topu elle kesiyor, hakem Mete Kalkavan da pozisyonu veriyor. Ben de soruyorum o zaman Kalkavan'a: Neden vermiyorsun? Bunda sarı kartı vermemeye imkan yok. Maçta tekme tokat yok, sertlik yok. Doğru da tespit etmişsin. Gosso erken kart görse belki maç da değişecekti. Pozisyonun 'acaba'sı yok. Bunlar tartışmaya açık pozisyonlar değil. Bana göre şu kararların izahı yok.
GENÇLER'İN GENÇLERİ!
Gençlerbirliği'nin de Bursaspor gibi altyapısı var. Çocuklarla çok ilgilendiğim dönem takip ediyordum, müthiş bir felsefeleri ve kültürleri var alttan gelen… 20 yaşındaki Ahmet Çalık rahatlıkla göğsüyle topu indirebiliyor. 19 yaşındaki İrfan Can, Telles'e çalımı atma adına kendine güvenebiliyor. Düşmüyorlar ancak şampiyonlukları etkileyebilecek maçlar çıkarıyorlar. Tomic, Gosso, Stancu gibi tecrübeli oyuncuları da aralara serpiştirmişler. Takdiri hak ediyorlar.
ERMAN TOROĞLU: Yanlışların maçı
Önce G.Birliği'nden bahsedelim; sezon başı bu takım oynadığı futbol ile küme düşme mücadelesine namzetti. Önce İlhan Cavcav teknik direktörlüğe soyundu, sonra da soyadı Buz olan teknik arkadaşımız! Takımı başkan ile beraber mi yapıyorlar, yoksa kendisi mi bilemem! Bu kadrosuyla Gençlerbirliği şu ana kadar yapacağının en iyisini yaptı.
Dönelim Galatasaray'a... Hamza'nın önünde şöyle bir sıkıntı var; her ne kadar Hamza'yı oraya getiren Galatasaray yönetimi ise de perde arkasında ve kamuoyuna yansıyan Hamza'yı oraya getirenin Fatih Terim olduğu! Bu olabilir, anormal değil. Ama bundan sonrası Hamza için önemli!
Eğer takım tertibi için bazı telkinler altında kalır da, Hamza kendi ipini çekerse; önce kendi sonra G.Saray yanar! Bunu neden yazdım? Dün geceki maça gelelim; Hamit'in yürüyecek hali yok. Sağından soluna dönerken ilkbahardan son bahara geçiyor. Hamit, bundan 8-10 sene önce iyi bir oyuncuydu. Ama bu Hamit değil! Sen dün Hamit ile G.Birliği karşısında 10 kişi mücadele ettin. 88. dakikaya kadar! 89. dakikada ekrana bir görüntün geldi. Takımdan ümidini kesmiş durumda, yedek kulübesinde somurtarak oturuyorsun. Rakip teknik direktör takımının ona en ihtiyaç duyduğu dakikalarda çizgi kenarında!
Sevgili Hamza, şans ayağına kadar geldi. Ve bu şans bu şartlarda herkese gelmez. Ucuz şeylerle kaybetme, bir daha bulamazsın. G.Saray öne geçince maçı kazanacağını zannetti. Muslera iki can alıcı noktada takımı kurtardı. Ama gole engel olamadı. Türkiye'deki takımları bilmeyen yabancı bir göz; maçı izlese ve iki takım arasındaki kalite farkı sorulsa ne cevap verir? İki takım futbolcuları da aynı kalitede ama o bilmiyor ki Türkiye'de birine küçük diyorlar, diğerine büyük!
Hakem dersen, o da aynı. İkili mücadeleleri bilmiyor! En doğru kararı Sabri'nin ayağını fazla kaldırmasıydı. Endirekt doğruydu ama baraj 8 metrede! Dün gece yanlışların çok fazla, doğruların çok az olduğu bir maç izledik.