Newton fiziği ile simgelenen 400 yıllık dünyanın artık son demlerini yaşıyoruz. Dünyamız bilim, sanat, tıp, siber güvenlik ve dijitalizme dayalı modern bilişim teknolojisi başta olmak üzere hemen her alanda kritik bir dönüm noktasında bulunuyor. Dijital çağ kapanıyor. Kuantum veya kuantik çağı başlıyor.
Küresel güçler, jeopolitik hedeflerine ulaşmak için şimdiden kuantum fiziğine dayalı bu yeni teknoloji alanında amansız bir rekabet içinde.
Bu bağlamda her ne kadar yöneticiler şu an Ukrayna cephesindeki savaşa, enerji krizine, gıda tedarikindeki sorunlara ve hayat pahalılığına kilitlense de geleceğin dünyası için asıl mücadele kuantum fiziği alanında veriliyor.
Özellikle de prototipleri şimdiden denenen kuantum bilgisayarlarının gündelik yaşamdan ulusal savunmaya, ekonomiden kültüre, tıptan teolojiye, şehirleşmeden astronomiye, modadan siber güvenliğe, uluslararası ilişkilerden biyo-teknolojiye ve turizmden yapay zekâya kadar hayatımızın hemen her alanında köklü bir değişime yol açacağı vurgulanıyor.
Kuantum bilgisayarları cephesinde ABD ile Çin arasındaki rekabet giderek kızışıyor. Öyle ki birçok analist, 16 Ekim'de başlayıp dün sona eren Çin Komünist Partisi'nin 20'nci ulusal kongresinden veya Joe Biden'ın 12 Ekim'de açıkladığı ABD'nin yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi belgesindeki jeopolitik teranelerden ziyade bu iki ülkenin kuantum bilgisayarları alanındaki nefes kesen yarışına daha çok odaklanıyor.
***
Zira geçen Kasım
IBM'in 127 kübitlik Eagle isimli kuantum
bilgisayarı,
Çin'in 113 kübite sahip Jiuzhang'ını geçerek dünyanın
en hızlı bilgisayarı oldu.
Zaten 11 gün evvel yayımlanan 48 sayfalık strateji belgesinde
Joe Biden, temel hedeflerinin ileri teknoloji başta olmak üzere her cephede
Çin ve Rusya'yı saf dışı etmek olduğunu yineledi. Bunun yolu da kuantum teknolojisinde
tek hegemon olmaktan geçiyor.
Bu nedenle ABD,
Rusya ve
Çin'e karşı 2009'dan bu yana sürdürdüğü
savaşın merkezine ileri teknoloji alanındaki yaptırımları koyuyor. Ve ABD son olarak 7 Ekim'de aldığı kararla Çin'e her türlü
yarı iletkenlerin transferini yasakladı.
Böylece ABD, Çin'in ihtiyaç duyduğu
yarı iletken materyalleri engelleyerek kauntum bilgisayarları projesini sekteye uğratmak istiyor. Haliyle Çin'in
yapay zekâ alanındaki hamleleri de baltalanacak.
ABD benzer bir stratejiyi Rusya'nın siber güvenlik ve
hipersonik füze teknolojisine karşı da izliyor.
Teknoloji savaşında net bir politika izlediklerini belirten
ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan daha geçen ay, "Mikro elektronikler, kuantum bilgi sistemleri, yapay zekâ ve yarı iletkenler alanındaki rekabet geleceğimizi şekillendirecek. Temel hedefimiz rakiplerimizin bu teknolojilere ulaşmasını engellemek" demişti.
***
Bu yüzden ABD kuantum teknolojisi alanında
kuralsız bir savaş yürütüyor. Bu teknolojinin bırakın küresel oyunu tamamen değiştirmeyi
son dört asırlık dünyayı temellerinden sarsıp yeni bir evren veya
'evren devleti' kurma kapasitesine sahip olduğunu da gayet iyi biliyor.
Çünkü kuantum bilgisayarları bugünkü dijital teknolojiyi hükümsüz kılıyor.
Yani 0 (sıfır) ve 1 (bir) bitleri ile çalışan şu anki dijital bilgisayarlar rafa kalkacak. Mevcut bilgisayarların her türlü iletişimini güvence altına alan
bütün şifreleme sistemleri aşılacak. Bir bakıma dijital sistemi tarihe gömecek olan kuantum bilgisayarları belli başlı
bütün kritik sektörlerde küresel çapta devrime yol açacak.
İşte bu nedenle ABD'nin son strateji belgesine baktığımızda
ulusal güvenlik riski ile jeopolitik tehdit algısının merkezinde ileri teknolojiye sahip rakiplerden duyulan korkunun da en az geleneksel askeri ve ekonomik kaygılar kadar ağırlık kazandığını görüyoruz.
Hâsılı kelam,
yeni dünyanın parametreleri bir anlamda
kuantum teknolojisine ve teolojisine göre şekillenecek. İstikbali
öngörmek ve geleceğimizi şimdiden
inşa etmek için bütün varlığımızla
bu alana yatırım yapmak gerekiyor.