Tribünden maçı izlemek çok daha önemli. Oyunu daha iyi görürsünüz. Takıma daha çok katkınız olur. Bu sözler Bernd Schuster'e ait. "Türk futbolunu ekibinizde en iyi bilen yardımcınız Tayfur Havutçu tribünde değil de kondisyonerin yerine kulübede otursa size daha fazla yardımı olmaz mı?" sorusuna bu cevabı vermişti...
Dün gece Schuster'i locada, ısrarla tribünlere mahkum ettiği Havutçu'yu kulübede görünce bu sözler çağrışım yaptı. İroniyle yaklaşırsanız ve Schuster'in bakış açısıyla bakarsanız şu yargıya ulaşabilirsiniz: "Schuster'in maçı tribünden izlemesi daha önemli! Oyunu daha görür ve takıma daha çok katkısı olur!" Alman hocanın yanlış da ols inandıklarını haklı göstermek için defalarca kelimelerle oynadığına ve hedef saptırdığına şahit olduk.
O zaman dünkü maça şöyle bakalım:
Grup maçlarında Beşiktaş Gaziantep Belediye'ye deplasmanda yenilmişti. O kötü 90 dakika Schuster bırakın uyarmayı, bağırmayı yerinden bile kalmamıştı. Dün tribündeydi, takımı 5-0 kazandı. Schuster'siz kulübede yardımcıları, sık sık çıkıp anında uyarılarda bulunuyorsa ve başarılı oluyorsa Alman hocanın tribünde oturmasında bir mahsur yok.
Schuster'in geldiği günden bu yana bir hamlesiyle, maç kurtardığını görmek nasip olmadı. O zaman taraftarın kaygılanmasına gerek yok!

GUTİ HAMAL DEĞİL KRAL!
Alman hoca dün "Daha iyi" dediği tribünden umarım şunu görmüştür! Dizinden kronik sıkıntıları olan Aurelio ve Guti'li ön libero 90 dakikayı çıkaramaz. Guti ön liberoda "hamallık" yaparak değil, Nobre'nin oynadığı forvet arkasında "krallık" yaparak verimli olur.
Dün hem futboluyla hem golleriyle Fernandes, onun yanında Ernst ve Necip üçlüsünden kurulu orta saha muhteşemdi. Bu dinamik yapı defansın yükünü de aldı. Böyle bir orta sahanın neler yapacağını gösterdi.
Sonuç olarak rakibi küçümsemiyoruz çünkü Gaziantep'te neler yaptıklarını hatırlıyoruz.