En kolay, en hızlı, en yıldırımından evlilikler artık bu memlekette ey ahali... Las Vegas da neresiymiş? Gündüz tanış, iki kırıştır, biraz cilveleş, akşam barda kafan güzelken "Hadi evlenelim" de ve ertesi gün hooop çık nikah memurunun karşısına... Çok çılgınız, ay biz ne kadar da manyağız, pat diye evlendik oh ne iyi ettik! Gelsin eğlence, coşsun millet. Sonra üçüncü günün sabahı iki günlük alkol, başında zonklama şeklinde karşılık bulurken yanında uyandığın adama şöyle bir bak: "N'oluyo abicim ya, kim bu yanımda yatan horuldak? Ne işim var benim burada ve neden donum yok kıçımda? Annecimmm, ben annemi istiyorum, alın bu adamı yanımdan derhal boşanmak istiyorummm!" Ve dördüncü gün boşanılır, bekar hayata kalındığı yerden devam edilir. Bir dahaki tekila yüklü akşama kadar. Evlilikler artık sevgililiğin bile değil, ufak tefek flörtleşmelerin yerini aldı. Kırıştırma dönemi olarak adlandıracağımız, şahsen benim en çok sevdiğim o cilveleşme süreci artık evlilik müessesesi içinde yaşanıyor. Birkaç gün içinde. Cüce evlilikler diyelim mi biz bunlara? Hilkat garibesi izdivaçlar ya da... Mesela diyelim daha yeni halvet olma döneminde bakarsın "Aaaa yok bu adam bana göre değil" der ve döner yoluna devam edersin ya, işte bunlar o süreci de adliyede geçiriyorlar. Bunlar??? İşte işin suyunu çıkarma konusunda ellerine su dökülemeyen bir takım şöhretler... Çok aptallar. Çok ucuzlar. Çok acınası hayatlar.