Melih Aşık, Tunceli'de halkın hep CHP'yi desteklediğini, seçim neticelerini vererek sütununda anlatmış (21 Kasım 2009-Milliyet): "1954 seçimlerinde CHP'nin oy oranı % 53, DP'nin % 46; 1957'de CHP gene % 53, DP ise % 34; 1965'te CHP % 34, AP % 27; 1973'te CHP % 70, AP % 14. Tunceli, DP'nin oyları silip süpürdüğü dönemlerde bile CHP'yi desteklemiş. Yöre halkı CHP'ye katliamcı diye baksa, oyunu böyle mi kullanırdı?"
Bu konu, Çarşamba akşamı, Mustafa Karaalioğlu'nun Kanal 24'te yaptığı Açık Görüş programında da tartışıldı. Taraf yazarı Ayşe Hür, "Stockholm sendromu"ndan söz etti. Kısaca, rehinenin ya da kurbanın, kendisini kaçıran veya zulmeden kişiye âşık olma durumu diye özetleyebiliriz bu ruh halini. Malûm 1973'te, bir bankayı soymaya kalkışan soyguncular 4 kişiyi rehin almıştı ve 6 gün boyunca polise direnmişlerdi. 6'ncı günün sonunda, polis operasyonu sırasında, rehineler soyguncularla birlikte hareket edip, kurtarılmayı istemediler; soyguncular aleyhine tanıklık etmeye de yanaşmadılar. Psikologlar bu hali irdeliyor ve sendromun gelişmesinin temel sebebini "Hayatta kalma iç güdüsü" olarak izah ediyor. Dış dünyadan tamamen soyutlanan kurban, ihtiyaçları için kendisine baskı yapan kişiye bağımlı olduğunu hisseder; onun küçücük iyilikleri dahi önem taşır. Bir süre sonra kurban, baskıcı kişinin haklı olduğunu düşünmeye başlar; onun şiddet eğilimini tamamen gözardı eder. Bu şekilde içinde bulunduğu tehlikeyi de görmezden gelir. Stockholm sendromu, mazlumun zulme tahammül etmesinin de ötesinde, kendisine zulmedene duygusal olarak bağlanmasıdır.
Acaba bu izahat yerinde mi? Her seçimde, Tuncelililerin CHP'ye oy vermesi, böyle bir psikolojiyle izah edilebilir mi? En azından düşünmeye değer bir iddia.