Hava Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde, emperyalistler ve cumhuriyet karşıtlarıyla mücadele etmek için oluşturulan "Karargâh Evleri".
Deniz Kuvvetlerinde, gayrimüslimleri öldürüp, suçu Müslümanların üzerine atmak üzere teşkilâtlanan "Kafes Cuntası".
Jandarma'da, Şener Eruygur döneminde kurulan ve herkesi fişleyen "Cumhuriyet Çalışma Grubu..." Darbe yapmak için hazırlanan "Sarıkız, Ayışığı, Yakamoz, Eldiven" planları.
Genelkurmay Karargâhı'nda, "Bilgi Destek Planı, Lahikası ve Harekât Planı" (Amaç, düzmece haberler, sonuçları önceden belirlenen kamuoyu araştırmaları, düşman sivil toplum örgütlerinin itibarsızlaştırılması vs); o çok tartışılan Albay Dursun Çiçek imzalı "İrtica ile Mücadele Eylem Planı" (AK Parti'nin ve Fethullah Gülen hareketinin tehlikesini anlatmak üzere gerçekleştirilecek bir dizi psikolojik harekât.)
Özden Örnek'e ait günlükler, Jandarma İstihbarat Daire Başkanı Levent Ersöz'ün gerçekleştirdiği dinleme kayıtları, Koç Müzesi'nde denizaltının santraline yerleştirilen TNT kalıbı ve ateşleyici fişekler, Sapanca'da Mustafa Dönmez'in evinde ele geçirilen 22 adet el bombası, 6 adet tabanca, Kalaşnikof mermisi, şarjörü, çok sayıda mermi, 3 adet el dürbünü, bir tane de makineli tüfek ile Zir Vadisi'ndeki gömülü silâhların yerini gösteren iki kroki, Zir Vadisi'nde ve Poyrazköy'de toprak altından çıkan lav silâhları, mühimmat, patlayıcılar vs...
Ergenekon davasının açılmasını ateşleyen Ümraniye'deki bombalardan, Danıştay baskınından, Eskişehir'de Fikret Emek'e ait evde ele geçirilen mühimmattan söz etmiyorum bile.
Ortada böyle korkunç bir tablo var. İşte Silivri'deki 13. Ağır Ceza Mahkemesi, bu tabloyu aydınlatmaya çalışırken, aslında, Türkiyemizin darbe alışkanlığından kurtulması yolunda adımlar atılıyor.
Türkiye'nin genetik kodlarının farkında olan ve demokrasimizi askeri vesayetten kurtarmak isteyen herkes, Ergenekon davasının önemini idrak ediyor.