Türkiye'nin en iyi haber sitesi
RASİM OZAN KÜTAHYALI

Başkanlık rejimi ve Latin Amerika

Dünkü yazımızda söylediğimiz gibi Başkanlık sistemi diktatörlüğün panzehiridir. Latin Amerika'da ortaya çıkan ve diktatörlüğe dönüşen çeşitli oluşumların hiçbiri bu açılardan Başkanlık Sistemi olarak nitelenemez. Ya seçim sistemleri farklıdır; ya başkana haddinden fazla yetki tanımışlardır; ya da devlet kuvvetleri arasında gerekli denetleme ve dengeleme mekanizmaları kurmamışlardır. Hele hele, yönetime darbeyle el koyan bir generalin kendisine "Signor El Presidente" yani "Başkan Hazretleri" dedirtmesi o sistemi Başkanlık Sistemi yapmaz.

***

Yok eğer, o diktatör general gelmeden önceki sistemi "Başkanlık Sistemi" diye suçluyorsanız; o zaman, Nazi, Faşist ve Sovyet Komünist rejimleri gibi tarihin en korkunç diktatörlükleri de parlamenter sistem ertesi geldi diye, "parlamenter sistem diktatörlüğe dönüşür" suçlaması getirmeniz gerekir.
***

Başkanlık sistemi konusu, siyasi tartışmaların gündemine gelince, ortaya öyle bir söylem çıkıyor ki; sanki, parlamenter sistem, demokratik yönetimin doğal sistemidir de; zaman zaman bazı ülkelerde, bir anomali olarak, başkanlık sistemi ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla, Türkiye'ye Başkanlık Sisteminin önerilmesi, çok istisnai olan, yan etkileri çok fazla olan, kuvvetli bir ilacın reçete edilmesi gibi sunuluyor. Oysa demokrasiye doğal olan sistem, parlamenter sistem değil, başkanlık sistemidir. Bu tezin ispatını, demokrasinin, parlamenter sistemin ve başkanlık sisteminin tarihinde bulabiliriz.
***

Bugün, "demokrasi" kavramıyla işaret edilen sistemler, Asya ülkelerinin bazıları da dahil olmak üzere, Batı dünyasında var olan, çok partili hayatın olduğu, azınlıklıkların ezilmediği, temel hakların anayasal koruma altında olduğu, iktidarların düzenli seçimlerle değiştiği, siyasi yönetimlerdir.
Yoksa bu kavramın ilk doğduğu eski Yunan medeniyetindeki hali, bugün anladığımız "demokrasi" kavramından hayli uzaktır. Bir kere, sadece köle sahipleri azınlığı içinde var olan bir demokrasi söz konusuydu. Üstelik bu azınlık içinde bile, birey haklarının tanınmadığını söyleyebileceğimiz, bir çoğunluk diktatörlüğü halindeydi.
***

Bugünkü modern demokrasi, Lincoln tarafından "halkın, halk tarafından, halk için idaresi" olarak veciz şekilde tanımlanmıştır. Ama bu tanımın hayata geçmesi için, bir anayasanın varlığı gerekli. Ülke, "halk tarafından" nasıl yönetilecektir sorusunun cevabı, devletin yapısının, yani devletin üç kuvvetinin seçim tarzı ve yetkilerinin dercedildiği anayasa maddelerinde verilir. "halk için" kavramı ne anlama gelir sorusunun cevabı da, yine anayasada dercedilen birey hakları maddelerinde verilir. Yarın devam edeceğiz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA