Türkiye'nin en iyi haber sitesi
RASİM OZAN KÜTAHYALI

En acil toplumsal meselemiz

Başbakan Ahmet Davutoğlu geçtiğimiz cumartesi Alevi sivil toplum kuruluşu temsilcileriyle akşam yemeğinde bir araya gelerek çok hayırlı bir iş yaptı. Davutoğlu'nun Alevi meselesinin çözülmesi yönünde kararlı olduğunu biliyorum. Etyen Mahçupyan da bu meselenin çözülmesiyle ilgili özel olarak çalışıyor. Dolmabahçe'deki Başbakanlık Çalışma Ofisi'nde, 20.30'da başlayan yemeğe, Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Başbakan Başdanışmanı Etyen Mahçupyan, Diyanet İşleri Başkanlığı Strateji Geliştirme Başkanı ve Alevi çalıştayları koordinatörü Necdet Subaşı, Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Fevzi Gümüş, Pir Sultan Abdal Derneği Başkanı Müslüm Doğan, Alevi Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı Rıza Eroğlu, Cem Vakfı Genel Başkanı İzzettin Doğan, Alevi Kültür Dernekleri Genel Başkanı Doğan Demir, Baba Mansur Ocağı Başkanı Hızır Düzgün, Alevi Vakıfları Federasyon Başkanı Remzi Akbulut, akademisyen Rıza Yıldırım ve gazeteci Yalçın Özdemir katılmış.

***

Defalarca yazdığım gibi Yeni Türkiye'nin en acil toplumsal meselesi Alevi meselesidir. Bu kanayan yara Yeni Türkiye'nin önündeki en büyük bariyerdir. Kürt meselesi artık tam çözüm yoluna girmiştir. İmralı'nın son açıklamasından sonra geri dönüş ihtimali de yoktur. Gezi olaylarından da alınacak tek büyük toplumsal ders Alevilerin talepleriyle ilgilidir. Geride bıraktığımız Kemalist rejimin ezdiği ve zulmettiği Alevilerle, bu olaylarda sesi daha çok çıkan eski rejimin imtiyazlı artıkları aynı kefeye konamaz. Kürtlerle eşit yurttaş olmak istemeyen, çoğunluk olan dindarların yönetimde olmasını reddeden, ayrıcalıklarını kaybetmemek için mücadele eden "Fülul sınıfı"nın anti-demokratik talepleri önemsizdir. Ama Alevilerin hak ve özgürlük talepleri sonuna kadar önemlidir, bu taleplerin gereği artık yapılmalıdır. Erdoğan'ın da bu konuda hazırlıkları hızlandırdığını biliyorum. Acilen Temmuz 2015'te devrimsel bir Alevi açılımı şarttır...
***

Öte yandan Türkiye tarihinde çok ciddi zulümler görmüş Alevi toplumunun günümüz konjonktüründe kendine zulmeden zihniyetle yan yanaymış gibi görünmesi çok üzücü bir durum. Fakat bunun kadar üzücü başka bir Türkiye gerçeği de bu ülkenin Sünni toplumunun ciddi bir kısmında mevcut olan Alevifobi olgusudur. Zaten Alevileri "laik cellatlar"ının yani Dersim katliamına imza atmış zihniyetin yanına iten temel sebep bu...
***

Oysa Aleviler 1950'li yıllarda DP'yi desteklemişti. AP döneminden sonra Alevi-karşıtı histerilere sahip katı Sünni bakış bariz şekilde Türk sağına hâkim oldukça Aleviler hızla "sol"a kaydılar. Marksizm ve sol-Kemalizm üzerinden kendilerini ifade ettiler. Bu süreçte buna uygun kurgusal bir modernist Alevi teolojisi de oluşturuldu...
Fakat bugün bu kurgusallığın dışında kendi kimliğini başka bir üst ideoloji lehine terk etmek istemeyen, payandalığı reddeden bir Alevi kimlik hassasiyeti var. Çoğunluğuyla Alevi cemaati belli partilerin ve örgütlerin oy ve insan deposu olarak görülmek istemiyor... Yani bugünün Alevi duyarlılığı bir yandan Sünni-dindarlara ve Türk sağına geleneksel güvensizliğini sürdürüyor. Ama aynı zamanda Kemalizmin Alevilere yaptığı zulümlerin de farkında...
***

Alevilerin ortak hafızasında Maraş, Çorum, Malatya, Sivas ve Gazi katliamları sabit duruyor. Alevi ortak hafızası -en Atatürkçü söylemde olan Aleviler dahil- katliamların Kemalist vesayet rejimi tarafından tezgâhlandığına inanıyor. Fakat bu katliamlarda Sünni halkın bir kısmının saldırganlığı ve Alevifobik nefreti de yine hafızalarda. Açıkçası Alevi kimliği ve duyarlılığı açısından çıkışsız ve trajik bir durum var...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA