Türkiye'nin en iyi haber sitesi
FERHAT ÜNLÜ

Mossad’ın kısa tarihi

Çok değil, on yıl önce kurulmuş bir ülkenin gizli servisinin, iki bin küsur yıllık devlet geleneği olan bir ülkenin istihbarat teşkilatına eğitim vermesi utanılacak bir şey olmasa bile pek övünülecek bir şey de değildir.

1948 senesinde kurulan İsrail'in 1949 yılında kurulan gizli servisi Mossad, 1958 yılından itibaren Milli İstihbarat Teşkilatı'nın atası MEH'e (Milli Emniyet Hizmeti Riyaseti) istihbarat eğitimi verdi. Bu eğitim süreciyle başlayan bir tür istihbari bağımlılık ilişkisi, 1990'lı yılların sonu değil, 2000'lerin başı bile değil, ancak bundan on iki yıl önce sona erdirilebildi.

Ve bugüne gelindiğinde İsrail gizli servisi Mossad'ın Türkiye'de para ile devşirilmiş Filistin ve Suriye uyruklu bazı elemanlardan oluşan hücreler halinde örgütlenmiş casusluk şebekesinin çökertildiğine şahit oluyoruz. SABAH'ın Haber Koordinatörü Abdurrahman Şimşek'in Mossad haberinin ayrıntılarını günlerce gazetemizde okudunuz, ekranlarda bu haberler üzerine yapılan programları izlediniz.

Ben bu vesile ile Üç Boyutlu Portre'de bugün Mossad'ın kısa tarihini anlatacağım. Bu yazı için epey açık kaynak taradım. Kendi arşivimdeki dosyalara ayrıntılı biçimde baktım ve güvenilir kaynaklardan edindiğim bilgileri derledim. Vira bismillah deyip başlayalım:

Önce Mossad'ın geçmişte MİT üzerinde kurduğu nüfuzun miladı sayılabilecek olayın ayrıntısına bir bakalım. İsrail istihbaratının tarihi üzerine yazılmış en kapsamlı kitap olan Ian Black ve Benny Morris imzalı İsrail'in Gizli Savaşları adlı kitabın 164. sayfasından uzun bir alıntı yapacağım. Uzun ama önemli:

"Türkiye bir NATO üyesi ve ABD yardımı alan bir ülke olmasına karşın çevre üçgenini tamamlıyordu ve İran ile Etiyopya kadar açık değildi. O dönemde Roma Büyükelçisi olan Eliahu Sasson, Eylül 1957'den itibaren Türk Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ile düzenli olarak görüşmeye başladı. Washington'dan dönen ve Golda Meir'e özel danışman olarak Reuven Şiloah bu temaslarda önemli rol oynadı. Ortadoğu'nun başka bölgelerindeki olaylar da İsrail'e yardımcı oldu. Lübnan'daki iç savaş, Amerikan deniz piyadeleri çıkarması, temmuzda Irak monarşisinin devrilmesi ve Ürdün'de Haşimi rejimini çökertme girişimi gibi olaylarda hep Nasır'ın yıkıcı operasyonlarının izi vardı.

Mısır Cumhurbaşkanı, Şam'a gidip Bağdat'taki devrim rejimine desteğini açıklayınca Türkler, İsrail ile ilişkiler konusunda tereddütlerinden kurtuldular.

Ben Gurion, çevre ülkeler planı konusunda Amerikan desteğinin ifade edilmesini bekledikten sonra ağustos sonunda Türkiye Başbakanı Adnan Menderes ile görüşmek için gizlice Ankara'ya gitti. Gündemde siyasi, ekonomik ve askeri işbirliği konuları vardı ve iki ülke arasında istihbarat alışverişi anlaşması da yapıldı. CIA'in İsrail hakkındaki bir raporuna göre Mossad, Türk Milli İstihbarat Teşkilatı ve İran SAVAK'ı ile üçlü bir anlaşma yaptı. Üçlü anlaşmaya göre Mossad, Türkiye ve başka bölgelerdeki Sovyetlerin faaliyetlerini izleyecek ve bunun karşılığında Suriye kanadı özel olmak üzere, BAC (Birleşik Arap Cumhuriyeti) hakkında bilgi alacaktı. İsrail, SAVAK'a olduğu gibi, MİT'te karşı-istihbarat konularında eğitim ve danışmanlık hizmeti verecekti."

İmdi… Sondaki cümleden başlayalım: İsrail ile eğitim, üstelik de karşı-istihbarat, yani kontr-espiyonaj eğitimi anlaşması yapılmış. 2021'de ise Türkiye'ye karşı yürüttükleri espiyonaj faaliyeti esnasında kontr-espiyonaj operasyonuna maruz kaldı Mossad. Bu da tarihin ironik bir tecellisi.

YAHUDİ İSTİHBARATINI İNGİLİZLER KURDU

İsrail'in kurulmasından önce Mossad'ın atası sayılabilecek bir istihbarat örgütü İngilizler tarafından Haganah adıyla 1920 yılında kuruldu. İbranice'de savunma anlamına gelen Haganah, 1947 yılına kadar Yahudi yerleşimlerini savunmak amacıyla faaliyet gösteren bir paramiliter örgüttü. Ancak İngiliz-Yahudi işbirliği deyince ilk akla gelen istihbarat teşkilatı Haganah değil de NİLİ'dir. Suriye sahası da dâhil Ortadoğu'da Haganah'tan hemen önce faaliyet gösteren NİLİ, Yahudiler'in kurduğu bir istihbarat örgütüydü, ancak İngilizlere de çalışıyordu. NİLİ, 'İsrail'in İhtişamı Bitmeyecek' anlamına gelen bir İbranice cümlenin (Netzah Israel Lo Ishakere) kısaltması. Bu casusluk şebekesi, Filistin cephesinde Kudüs dâhil Alman ve Türk subaylarından bilgi almak için fahişelerden istifade etmiş. Demek ki şimdilerde Mossad tarafından etkin biçimde kullanılan honey trapping (kadın cinselliğini kullanarak yürütülen istihbarat operasyonlarına verilen ad) yöntemini, atalarından miras almışlar. (NİLİ ile ilgili ayrıntılar için de bkz: https://www.sabah.com.tr/yazarlar/pazar/ferhat-unlu/2019/11/24/casuslarin-arafi-istanbul)

Mossad'ın ilk nüvelerinin, tarihte bilinen ilk casusluk örneğinin sergilendiği Yafa kentinde ortaya çıkmış olması da anlamlı bir rastlantı. Şöyle ki: Yafa, tarihte ilk espiyonaj operasyonunun yapıldığı kent. Milattan Önce 3000'li yıllarda Mısır Kralı Firavun III. Thutmose, kuşatma altındaki Yafa kentine un çuvallarının içine saklanmış adamlarını göndermişti. Tarihte bilinen ilk casusluk olayının, Truva Atı operasyonunun atası sayılabilecek bu olay olduğu söylenir. (Ayrıntılar için bu köşede 22 Ekim 2017'de yayınlanan Kozmik savaş sanatı: Casusluk başlıklı yazıya bakınız: https://www.sabah.com.tr/yazarlar/pazar/ferhat-unlu/2017/10/22/kozmik-savas-sanati-casusluk)

DIŞ İSTİHBARATTAN ÖNCE İÇ İSTİHBARAT KURULDU

İsrail'in Gizli Savaşları adlı kitapta İsrail dâhili istihbarat servisi Şin Bet'in kuruluş süreci şöyle anlatılıyor:

"Hitler'in şansölye seçilmesinden sonra kitleler halinde gelen Yahudi göçüyle Siyonistler'in toprak alımları hızlanmış ama sözlü protestolara rağmen yeterli bir Arap direnişi olmamıştı. Bunun üzerine Yahudiler Yafa bölgesinden başlayarak vadedilmiş topraklara yerleşmeye başladı.

Şin Bet, İsrail Güvenlik Servisi adıyla 30 Haziran 1948'de kuruldu. Elbette yine İsrail'in de, Mossad'ın da kurucusu olan David Ben Gurion'ın talimatıyla... (Gurion'a sonra geleceğiz.)

Ben Gurion'ın Şai dediğin bu örgütün başına İsser Harel getirildi. Harel, örgüt karargâhını Yafa'da Filistinlerinin çıkışından hemen sonra adamlarının şehri tarayıp Arap askeri ve siyasi belgeleri aradıkları terk edilmiş birkaç binada kurdu."

İsrail'in dış istihbarat teşkilatından önce iç istihbarat servisini kurmuş olması dikkate şayan bir ayrıntı. Gerçi aralarında yalnızca bir yıl var, ama David Ben Gurion önceliği Yafa'dan başlayarak Yahudilerin yerleştiği toprakları korumaya vermişti. Ve Şin Bet, asıl önemli kontr-espiyonaj operasyonlarını kurulduktan on yıl kadar sonra yapmaya başladı.

Yine aynı kitaptan bir alıntıyla devam edelim:

"Mısır 1950'li ve 60'lı yıllarda Arap istihbarat servisleri içindeki en aktif, en karmaşık istihbarat teşkilatına sahipti. Şin Bet 1963'te uzun vadeli ajan olarak çalışmak üzere hazırlanmış Barukaz Yakupyan adlı Mısırlı bir casusu sahte kimlikle yakaladı. Mısır doğumlu bir Ermeni olan Yakupyan casusluk eğitimi almıştı ve İsrail yasaları, Yahudi dini ve gelenekleri konusunda ayrıntılı bilgi sahibiydi. Kullandığı sahte kimlikte Türk'tü ve adı İzak (Zeki) Küçük'tü. Ona akrabalarının ve hatta annesinin mezarının resmini vermişlerdi.

Tüm yeni göçmenler gibi küçük de İbranice eğitim aldı. Yakupyan uzun süre izlendi, gözetlendi. Güvenlik servisi onun yazışmalarda görünmez mürekkep kullandığını biliyordu ama dışarıdan gelen şifreli talimatları çözmek için kullandığı malzemenin ayakkabı boyası gibi muhafaza edildiğinden haberi yoktu. Yakupyan, Şin Bet tarafından ve yargılama sonucunda 189 yıl hapis cezası aldı. Ve Mart 1966'da üç İsrailli esir karşılığında diğer iki Mısırlı ajanla birlikte serbest bırakıldı."

TÜRKİYE'DE OKUYAN MOSSAD KURUCUSU

Aslında İsrail istihbaratının tarihine bakarken yukarıda alıntı yaptığım kitapta uzun uzun bahsi geçen Haganah'tan da öncesine gidebiliriz. Gazeteci arkadaşım Burak Artuner, yazdığım yazıdan bahsedince Ben Gurion'un İsrail istihbaratının ilk örnekleri üzerindeki etkisine dair ilgimi çeken bilgiler verdi. Onları da paylaşayım:

Bu bilgilere göre Haganah'ın da, Mossad'ın da, Şin Bet'in de temelleri 1903 yılında o tarihte Osmanlı toprağı olan Filistin'de atıldı. Filistin'e yerleşen Yahudi kolonileri, Arap kabilelerin saldırılarına uğruyordu. Bunun üzerine Avrupa'daki zengin soydaşlarının da desteğiyle gizlice silahlandılar. Kurdukları teşkilata ilk olarak 'Şomrim' (Bekçiler) adını verdiler. Bunlar iyi silah kullanıyor, Arap adetlerini öğreniyor, onlar gibi giyinip, yaşıyorlardı. Bu teşkilatı geliştiren ise üniversiteyi İstanbul'da Darülfünun'da okuyan, ileride İsrail'in ilk başbakanı olacak David Ben Gurion'du. Ben Gurion ve arkadaşları bunun için tüm ülkeye yayılan 'Haşomer'i kurdular. Haşomer de 'Bekçiler' anlamına geliyordu ancak daha organize olmuş bir teşkilattı.

David Ben-Gurion demişken... Gurion, İsrail'in kurucusu ve ilk başbakanı. 16 Ekim 1886 doğumlu, 1 Aralık 1973'te de öldü. Slav bölgesinde (Polonya'da) doğup büyüdüğü için cevval bir sosyalist, Nazi soykırımından da önce anti-semitist muamelelere maruz kaldığı için de -gerçi bu da haklı gerekçe değil ama- Siyonist oldu.

KAYINPEDERİ MOSSADÇI OLAN YAZAR

Mossad'ın propaganda ürünü önemli kitaplarından biri Galli yazar Gordon Thomas'ın yazdığı Gideon'un Casusları adlı kitaptır. İlk baskısı Sabah Kitap'tan çıkan (Bu da Turkuvaz Kitap'ın atası olan yayınevi) Gideon'un Casusları adlı kitabı, sonradan başka bazı yayınevleri 'Tarihin En Acımasız İstihbarat Örgütü' alt başlığıyla vermiş.

Alanının önemli çalışmalarından olan, ancak propaganda diliyle yazılmış olan bu kitabın yazarı Gordon Thomas'la 2001 senesinde İrlanda'nın Wicklow kentinde görüşüp röportaj yaptım.

Thomas'ın kayınpederi Mossad'la bağlantılı bir Alman Yahudisi idi. İyi araştırmacıydı ama hep Mossad'ı olduğundan daha büyük anlatırdı. Ama o bile kendi kitabına bu başlığı vermemişti. El insaf!

Bırakın kardeşim bu işleri! Bu tür başlık ve isimlerle bilgisizlikten, farkında olmayarak bir yabancı gizli servisin propaganda işlerine alet oluyorsunuz.

Vikipedia Türkçe'de ise maddi bilgi hataları ve bariz çeviri yanlışları var. Vikipedia Türkçe'de Mossad için "Bazı kuruluşları göre Amerikan CIA'inden sonra Batı dünyasının en büyük ikinci casusluk ajansıdır" cümlesi yer alıyor. Bu, bir defa yanlış bir çeviri. Agency, devlet kuruluşlarında ajans diye çevrilmez. Teşkilat, olmadı kuruluş dersiniz.

İkincisi bu iddianın kaynağı 26 Ağustos 2018'de yayınlanmış Mossad İçin Altın Çağ: Daha Fazla Hedef, Daha Fazla Operasyon, Daha Fazla Para başlıklı bir makale. Makale de İsrail'in en eski ve etkili gazetesi Haaretz'de yayınlanmış. Mossad, küçük veya önemsiz bir istihbarat teşkilatı demiyorum, ama 'dünyanın en büyük ikinci casusluk ajansı' da değil. Mübalağaya gerek yok.

Ayrıca metnin bütünü de çeviri açısından berbat.

Yeri gelmişken şunu da yazmadan geçemeyeceğim. Beşi roman dokuz kitabım, binlerce haberim, makalem, yayınım ve söyleşim (İngilizce olanlar da var) olduğu halde benim hakkımda önceden yazılmış sayfayı, bundan beş yıl kadar önce sade suya tirit gerekçeler göstererek haksız biçimde kaldıran Vikipedia Türkçe'nin -eğer sorumlu editörleri varsa- işlerini iyi yapsınlar.

TERSTEN PROPAGANDANIN ÜSTADI

Mottosu Tanah'tan bir söz olan ("Yol göstereni olmayan uluslar düşer, danışmanı bol olan zafere gider.") Mossad tersten propagandayı da iyi bilen bir örgüt. Boşuna değil, bu yazıya temel kaynak olan kitabın önsözünde yazanlar:

"Tüm yazdıklarımız rahatsız edici ve kaçınılmaz bir şekilde İsrail askeri makamlarının sansürüne tabi olduğu için oldukça engellendik. Fakat sansürcüler tamamlanan kitabımızı umduğumuzdan daha büyük bir liberalizmle ve birkaç yıl önce kimseye gösterilmemiş yumuşaklıkla onayladılar. Şaşırtıcı bir şekilde orijinal müsveddelerimizin son halinden çok az bir kısım çıkarıldı."

Bu satırların çok da samimi olduğu kanısında değilim. Daha doğrusu Mossad, iki yazarın kitabını sansürlemezken ya da daha doğrusu çok az sansürlerken bunu liberalizm; özgürlük vesaire değil, kendi namını yürütmek istediği için yapıyor.

Mossad, dünyada en fazla suikast yapan istihbarat örgütü derseniz, anlarım. Rafi Eitan'ın Nazilere yönelik operasyonları önemlidir. Keza Kara Eylül Örgütü militanlarının öldürülmesi önemli operasyonlardır. (1972 Olimpiyatları'nda Kara Eylül Örgütü'nün Yahudi sporcuları öldürmesi üzerine düzenlenen suikast operasyonları. Steven Spielberg'in Münih adıyla filmleştirdiği olay, hatırlarsınız.)

Mossad, Nazi subaylarının avlandığı yıllardan beri bu tür ihtiyaçlara binaen öyle bir evrim geçirmiş. Kidon adlı suikast timleri de var. Bir de Sayanimler var ki, onlar da dünyanın değişik ülkelerinde yaşayan sivil Yahudilerden ihtiyaç halinde Mossad'a bilgi verenleri anlatmak için kullanılıyor.

Son tahlilde yine Mossad'ın propaganda işlerine hizmet eden By Way Of Deception (Hile Yolu) adlı kitabın yazarı 'eski' Mossadçı Victor Ostrovsky Mossad'ın uyuyan Sayanimlerle birlikte 30 bin personeli olduğunu yazıyor.

Ostrovsky'nin bu kitaptan sonra Mossad'ın gazabından kaçmak için Kanada'ya yerleştiği, saklandığı falan söylendi, bu yalanları da geçelim.

Onca Nazi subayını bulan Mossad istediği halde kendi elemanını mı bulamayacak. Mossad bu kitabı Ostorovsky'e özellikle yazdırdı, sonra da bundan çok rahatsızmış ve onu hedef seçmiş algısı yarattı.

Bunlar hep danışıklı dövüş ve PR işi. Ha, Mossad için bizim Adana lafıyla 'Alt tarafı bağlar gazeli' (göründüğü ya da övündüğü gibi önemli olmayan, altı boş kişiler için kullanılır) bir istihbarat örgütü de diyemeyiz. Yani İsrail istihbaratını hep reklam, hep PR diyerek küçümseyemeyiz. Ancak Mossad'ın kendisini olduğundan daha büyük bir servis olarak gösterdiğine de şüphe yok. CIA'den sonra ikinci büyük servis değil mesela. Hatta artık CIA'in bile tartışmasız biçimde birinci servis olduğu şüpheli.

Bu uzun bahislerden sonra dönelim Milli İstihbarat Teşkilatı'nın Mossad casuslarına yönelik operasyonuna… Her şeyden önce İsrail bu olayı çok büyütmeyecektir. Bir defa yakalanan adamlar sahip çıkacakları türden insanlar değil. Musevi kökenli Sayanim olsalar İsrail bu kişileri geri isteyebilirdi. Ama bu olayda öyle olmayacak.

Zaten Mossad'ın başkanı David Barnea eski üst düzey istihbarat yetkililerine sert bir talimat göndermiş. Demiş ki:

"Ben açabileceğinizi söyleyene kadar çenenizi kapalı tutun. Geçmiş ya da yeni operasyonlar hakkında konuşanlar cezalandırılacak."

Bunu nereden biliyoruz, Barnea'ın Haaretz Gazetesi'nin kıdemli istihbarat muhabiri Yossi Melman'a yaptığı açıklamadan.

Evet, İsrail olayı büyütmeyecek ama uluslararası piyasada çizilen imajlarını düzeltmek için elbette bir rövanş tasarlayıp uygulamaya çalışabilirler.

İSTİHBARAT VE DEVLETLERİN BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ

Şimdi tabii yazının girişinde anlattığım tarihsel süreçlerden geçince Mayıs 2010'da Hakan Fidan MİT Müsteşarı olarak atandığında İsrail'in neden bu kadar rahatsız olduğunu anlamakta güçlük çekmiyorsunuz. Boşuna değildi, Haaretz Gazetesi'nin o çok gürültü koparan haber/analizi, daha doğrusu operasyon yazısı.

Haaretz, 'İsrail, Türkiye'nin yeni istihbarat şefinin İran'ı savunmasından kaygılı' başlıklı haberinde "İsrail savunma kurumları ve özellikle Mossad'ın, Türkiye'nin ulusal istihbarat örgütü (MİT) ile bağları olan dış ilişkileri bölümü, Hakan Fidan'ın, bu örgütün başına getirilmesinden ve bu atamanın Türkiye'nin İsrail ve İran ile ilişkileri açısından sonuçlarından endişeli."

7 Haziran 2010 tarihli yazıdaki ilgili kısmın tam çevirisi böyle. MİT Başkanı Hakan Fidan'ın 25 Mayıs 2010'da MİT Müsteşarlığı'na atanmasından çok değil, iki hafta sonra yayınlanmış bir yazı bu.

Aslında adamlar Mossad'ın MİT ile bağları olan dış ilişkiler bölümü derken yarım asrı aşkın bir süredir devam eden İsrail lehine köklü ilişkinin bozulmasından endişe ettiklerini itiraf ediyorlardı. Zira İsrail devlet aklı, 'dönemin başbakanı', Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın istihbari bağımsızlığa son derece önem verdiğinin farkındaydı. Erdoğan bunun için de en uygun kişi olan Hakan Fidan'ı seçmişti.

Fidan, MİT tarihinde bu görevi en uzun süre ile yapmış istihbarat başkanı. MİT'in atası Milli Emniyet Hizmeti Riyaseti döneminde, dolayısıyla Cumhuriyet'in kuruluş yıllarında Şükrü Âli Ögel'in 15 yıllık müsteşarlık dönemini hariç tutarsak…

"Gizli servisler devletlerin bağışıklık sistemine benzer" şiarını benimseyen Hakan Fidan'ın, yaklaşık 12 yıllık istihbarat başkanlığı sürecinde bu bağışıklığın epey güçlendiğini sadece bağımsız kaynaklar değil, rakipler bile kabul ediyor.

Fidan, devletin bağışıklık sistemini yönetmeye başlamasından sonra Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) tehlikesini görerek tarihin akışını değiştiren bir üst düzey bürokrat.

Evet, artık devletin bağışıklık sistemi geçmişe oranla çok daha güçlü. Hele de kısa tarihinin tamamı boyunca ülkemizin imkânlarından ziyadesiyle faydalanmış olan Mossad'a karşı... Elbette düşman değiliz, ancak daha çok tek taraflı bir sömürüye dayanan dostluk masallarına da ülke olarak artık karnımız tok.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA