Dr. Dt. Müge K. ERDOĞAN
Diş hekimliği uygulamaları arasında tedavi gerektiren durumların bir çoğu, önceden tespit edilebilir yada problem henüz büyümeden tedavi edilebilir durumlardır. Akut travmalar (trafik kazaları, yüz ve çene bölgesine alınan ani darbeler, düşme), ortodontik bozukluklar (dişlerin yada alt-üst çenenin şekli ile ilgili bozukluklar, çene darlıkları, asimetri, dişlerin çapraşıklığı), 20 yaş dişlerinin çıkmalarıyla ilgili sorunlar, çene kistleri, çocuklara yönelik koruyucu hekimlik, önceden tespit edilebilen- önlenebilen durumların dışında kalır. Ağız ve diş sağlığı hastalıklarına bu açıdan bakarsak diş ağrılarının birçoğu önlenebilir. Toplumumuzda genellikle ağrıya dayanamayacak duruma gelinceye kadar diş hekimine başvuru ertelenir. Bu da genellikle artık dişin tedavi edilemeyecek duruma geldiğini yada diş hekimini çok sık ziyaretle sonuçlanan tedaviler gerektiğini gösterir. Henüz ağrı yapmamış diş çürükleri tek seferde basitçe dolgu yapılarak tedavi edilebilecekken bekletildiğinde, kanal tedavisi yada diş çekimiyle sonuçlanan ağrılı evrelere ulaşılır. Bu durum maddi açıdan da hastalara ağır maliyetler çıkarır. Özellikle dişlerin kaybıyla sonuçlanan durumlar da (çürük ve dişeti hastalığı nedeniyle olan kayıplar) eksik dişlerin protezlerle tedavi edilmesi gerekliliğini ortaya koyar. Diş hekimliği servisinin daha çok özel sektörde verilmesi ve özelde diş tedavisinin sosyal güvenlik kapsamı dışında tutulduğunu göz önüne alırsak tedavi maliyetleri birçok hastanın bütçesini zorlamaktadır. Hem sağlık hem de maddi açıdan 6 ayda bir hiç bir şikayet olmaksızın diş muayenesi olmak, belli aralıklarla diş röntgeni çektirmek (bu süre kişiden kişiye değişebilir) çürük ve periodontal sorunların ilk evrelerde tedavi edilebileceği anlamına gelmektedir