Türkiye, dünyada oyuncu sendikası olmayan dört ülkeden biri. İngiltere'deki oyuncular sendikasının üye sayısı 36 bin. Fransa'da beş adet oyuncu sendikası var.
- Oyuncular Sendikası kurarak Türkiye'yi oyuncular sendikası olmayan dünyadaki dört ülkenin arasından çıkarmış oldunuz. Tebrikler.
- Dünyada oyunculuk sendikaları 100 yıldan beri var. Biz Ortadoğulu bir ülke olarak kalmışız. Artık bıçak kemiğe dayanmıştı. İki arkadaşımız geçen sene çalışma koşullarının ağırlığına dayanamayarak vefat etti. Acil bir şekilde 12 ülkenin tüzüğünü inceledik. Fransa Oyuncular Sendikası'nın genel başkanını davet ettik. Burada onunla bir workshop gerçekleştirdik, Alman sendikacılarla sekiz saat süren video konferans yaptık, pek çok sendikayla yazıştık. Bu sendikaların birikimlerinden de faydalanarak altı aylık bir çalışma sonucunda tüzüğümüzü oluşturduk.
- Sendika başkanı seçildiniz mi yoksa atandınız mı?
- Biz seçildik. Demokrasinin işlemesine çok özen gösterdik. Yedi kişi sendika kurmaya yeterli. Biz sendikayı 63 kişiyle kurduk. Sendikamızın adı Sahne Perde Ekran Mikrofon Oyuncuları Sendikası. Mikrofon oyuncuları, dublaj sanatçıları ya da radyo tiyatrosu yapanlardır. Eskiden daha fazla radyo tiyatrosu vardı, şimdi daha yoğun olarak dublaj sanatçıları var.
- Set işçileri ve kameramanlar?
- Hayır, bu sendika her alanda faaliyet gösteren oyuncuların sendikası. Dansçılar ve operacılar da dahil. Sektörün her alanında problem var, sadece televizyon ve sinemada değil. Sahne, perde, ekran, mikrofon hepsinde sorun var. Televizyon ve sinema artık 1 milyar dolara yaklaşan bir sektör olduğu için oradaki sorunlar çok daha fazla görünür halde. Oysa aynı derecede tiyatroda da, diğer sahne sanatları alanında da problem var. Bu problemler o kadar yakıcı olmaya başlamıştı ki, bu sendikanın kurulması şarttı.
ÜYE SAYIMIZ 500'Ü AŞTI
- Oyuncuların en hayati dertleri nedir şu an?
- Sosyal güvenlik sorunu! Oyuncuların bağlı çalışanlar olmamaları. Oyuncular aslında SSK'lı olması gereken bağlı çalışanlar. Belli bir yerde, belli bir işi, belli bir kişinin direktifleriyle yapan kişidir bağlı çalışan. Fakat bu zamana kadar oyuncular ya serbest meslek makbuzuyla çalışmak durumunda bırakılmışlar ya da kayıt dışı çalıştırılmışlar.
- Oyunculuğun tanımı yok mu bizim hukukumuzda?
- Oyunculuğun tanımı mevzuatta yok. Olmadığı için de zorlanıyoruz. En yakıcı problemimiz, bağlı çalışan olmayışımız. İkincisi, öncelikle sinema ve televizyon sektöründe gerek mesai saati, gerek hijyen, gerek yemek saati ile her türlü çalışma koşulunun çok kötü olması. Oyuncuların çoğunlukla ücretlerini alamamaları ya da ücret konusunda bir standardizasyon olmaması da büyük problem. Oyuncuların sosyal güvencesi yok. Nasıl gazetecilikte bağlı bulunduğunuz gazete olarak bir muhabirin ya da fotoğrafçının sosyal güvencesini kendisinin yapmasını beklemiyorsanız, bizim sektörde de böyle olmalı.
- Hep böyle mi olmuş?
- Hep böyle olmamış. Tiyatro alanında çok uzun zaman SSK'lılık söz konusu olmuş ama tabii ki tiyatroların durumu ortada. Sinema sektöründe de uzun yıllar oyuncular SSK ile bugün 4A'lı olarak çalıştırılmışlar ama daha sonra bu uygulama ortadan kalkmış. Yıllardır oyuncular sigortasız çalıştırılıyor.
- O zaman yapımcılar suç işlemiş olmuyor mu?
- Suç işlemiyorlar aslında. Bu bir teamül oluşturmuş, bunun yanlış olduğunu biz de bilmiyorduk. Ben de bu mesleğe başladığımda serbest meslek makbuzu açmak, bu işin yapılması gereken bir şeydir sanıyordum. TV kanallarındaki yapımcılar da bunun böyle olduğunu zannediyor. Biz önce bunu oyunculara anlatmaya çalıştık. Oyuncuların bilinçlenmesi lazım. Bu zamana kadar bir sürü oyuncu da aslında serbest meslek makbuzuyla çalışmanın işin doğrusu olduğunu sanıyordu. Bütün oyuncuların bağlı çalışan olmasını hedefliyoruz.
- Yapımcıları nasıl ikna edeceksiniz? Onlar için ek maliyet demek değil mi bu?
- Hayır, ek bir maliyet yok. Burada sadece mevzuatı onarmamız lazım. Çünkü ancak o zaman mesai saatimizi, çalışan olarak haklarımızı talep edebilir hale gelebiliriz. Her çalıştığı yerde sosyal güvencesi sağlanan oyuncular haline geliriz.
- Bunu nasıl talep edeceksiniz?
- Şimdi Ankara'da bir koordinasyon kurulu oluşturuyoruz. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Kültür Bakanlığı ile ortak bir koordinasyon kurulu kuruyoruz. Bu kurul kamu sektöründeki ihtiyaçlarımızı karşılayacak, sorularımızı cevaplandıracak. Sendikamızın üye sayısı şu an 500'ü aşmış durumda. Hızla bine doğru yaklaşıyoruz. Çok yakın zamanda da prodüktörlerle, yapımcılarla birlikte ne yapabiliriz, onu konuşmaya başlayacağız.
Daha iyi oynayabilmek için girdik bu yola
- Şöyle eleştiriler alıyor musunuz şahsınıza: Sendikacılığa soyundu ama büyük şirketlerin de reklamlarında oynuyor...
- Ben oyunculuk yapıyorum ve bu oyunculuğu reklamlarda yapmaya devam ediyorum. Mesleğimden başka bir şey yapmıyorum ki... Eleştiri her zaman olacaktır, bazen yapıcı, bazen yıkıcı... Biz bir sektörü uluslararası standartlara getirmek için çalışıyoruz hep birlikte.
- Fransa'da sosyal güvenlik batmak üzere. Almanya'da da öyle, Türkiye'de bir yerlerde sistem işliyor... Çalışma Bakanlığı oyuncuların sosyal güvenliğini düzenlerken zorlanacak mı?
- Sosyal güvenlik meselesinin düzenlenmesi çok zor değil. Sadece yapımcıların biraz daha sorumluluk almaları gerekiyor. Yapımcılarla daha resmi bir görüşmeyi de tabii ki talep edeceğiz. Sorunlar anlattıkça büyüyor, hepsini sıraya dizdik.
- Sendika başkanı demek, ağır sorumluluk demek. Gönüllü mü başkan oldunuz? Yoksa zorunlu mu kaldınız?
- Biz SİNESEN'de örgütlüydük. Arkadaşlarımız, bir oyuncular sendikası ihtiyacı ile iki yıl önce toplanmaya başlamışlar. 2010 yazında bana 'Böyle bir fikrimiz var,' dediler. 20 kişi harıl harıl çalışmaya başladık. Sendikayı kurduk, yönetim kurulunda arkadaşlar benim başkan olmamı istedi. Üç yıl boyunca görevime devam edeceğim.
- Örgütlenmeye ilgi nasıl oyunculardan?
- Akın akın geliyorlar. Bir kere birini sendikadan çıkarmak ya da sendikalı olmasını engellemek anayasal bir suçtur. Anayasal bir haktır örgütlenme. Dolayısıyla artık öyle bir Türkiye'de olmadığımızı hayal etmek istiyorum. Bizim sektörümüzün böyle bir sektör olmayacağını düşünüyorum. Profesyonel çalışanlarımızın yanında 40 oyuncu da gönüllü olarak şu an sendikada mesai yapıyor. Aramızda güçlü bir dayanışma olursa, önemli bir baskı grubu olabiliriz. Bu tamamen bizim kendi dayanışmamızla ilgili. Şimdi başrol, dayanışmanın! Bunu kamuya da söylüyoruz, bizi izleyenlere de. Hep birlikte sorularımıza yanıt bulmak, sektörü düzeltmek için konuşacağız. Birlikte nasıl hareket edebiliriz, bu sektörün çalışma hayatını nasıl daha iyi hale getirebiliriz diye konuşacağız. Sektörün sermayesinin büyüdüğü kadar emeği de büyürse, sanat daha kaliteli hale gelir. Hiçbirimiz sendikacı olmak için yola çıkmadık. Daha iyi oynayabilmek için yola çıktık.
- Babanızın bir öğüdü oldu mu size, sendika başkanı olduğunuz gün?
- Eğitim ve araştırma birimimiz, tüm alanlardaki örgütlenmelerin birikimlerinden faydalanmak için babam da dahil (Mustafa Alabora) birçok kişiyle röportajlar yaptı. Hepsini kayıt altına aldık, hepsinin nasihatlerini dinledik. Örgütlediklerimizle sürekli iletişim halindeyiz. Bütün kararlarımızı yayınlayarak, onlarla paylaşarak, şeffaf, katılımcı ve hesap verebilir bir yapı kurmaya çalıştık.
TÜRKİYE'DE 10 BİN OYUNCU ÇALIŞIYOR
- Bu örgütlü harekete tepki duyanlar oldu mu?
- Örgütlü her hareketten korkuluyor. Örgütlü olma hali bir sürü olayda günah keçisi ilan edilmiş. Bunu artık değiştirmek lazım. 1 milyar dolara yaklaşan bu sektördeki örgütlenmenin herkes tarafından teşvik edilmesi gerekiyor.
- Oyuncular arasında astronomik ücret alan da var, asgari ücrete çalışan da. Ücret dengesini nasıl oluşturacaksınız?
- Bu bizim kısa, orta ve uzun vadeli planlamamız içinde gerçekleştirmeyi hedeflediğimiz en önemli şey: Taban ücretlerinin belirlenmesi. 'Çok kazanıyorlar,' lafı çok az insan için geçerli. Çoğunlukla işsiz olunan bir hayatı var bu sektörün. Yılda 100 bin liranın üzerinde kazanan oyuncu sayısı 300'ü geçmez. Yani sektör çok büyük ama yarısı işsiz. 2012-13 sezonu itibarıyla taban ücreti konusunda çalışmaya başlayacağız. Türkiye'de toplam 10 bin oyuncu var. 9 bin 500 oyuncu ise ne durumda siz hayal edin.