"Enkaz altında kalanların çoğu kadın ve çocuk. Kadınlar depreme evlerinde yakalandı. Doğal zamanlarda olduğu gibi depremlerde de bütün sosyal yardımlara, çadır almaya kadınlar gidiyor. Erkekler yine istekli değiller. Özellikle boşanmış, yalnız kadınlar için durum daha zor. Mesela boşanmak üzere olan bir kadın ailesiyle küs durumdayken, afet döneminde bu durum, daha olumsuz bir şeye dönüşebiliyor. Ama 'Ölümlü dünya' diye düşünüp kızlarına sahip çıkan aileler de var. Deprem döneminde başka kentlere gönderdiğimiz yalnız kadınlar oldu. Şimdiye kadar 12 kadını Diyarbakır, Yüksekova, Hakkari, Erzurum gibi kentlere gönderdik. Yakın illerdeki başka kadınların evlerine gönderdiğimiz kadınlar oldu. Onları başka kentlere gönderirken, en çok yol parası bulmakta zorlandık. Şu anda kadınların ihtiyaçlarına göre düzenlenmiş bir yardım düzeni yok. Çocuk maması, kadın pedi, kadın iç çamaşırı gibi şeyler düşünülmüyor. Kadınlar nereden ne alacaklarını bilmiyor. Köylere birtakım ihtiyaçlar gidiyor ama bu ihtiyaç listesinde kadınlara özgü hiçbir şey yok. Bugün 18 yıldır evli olan bir kadınla konuştum. Tüp bebek yapmış, bir ay sonra doğum yapacak ama hastanenin etrafından ayrılamıyordu, bebeğini kaybedecek diye. Çadırlarda ve çadır kentlerde kadınların gidebileceği tuvaletler, çocukların altlarını değiştireceği yerler yok. Hijyenik hiçbir koşula rastlayamıyoruz. Çocuklar çok hastalanıyor. Bir an önce bir çocuk doktoru görevlendirilmeli. Kadınlar o çadırlarda değil ped değiştirmek, üstlerini bile değiştiremiyor. Özellikle genç kızı olanlar kalabalık çadırlarda kalmak istemiyor. Kadınlar hiçbir mekanizmaya ulaşamıyor, kim nerede ne veriyor bilmiyorlar, uzun süre yürüyorlar. Toplu çadır kentlere giden kadınlara 'muhtarla iletişim kur,' diyorlar, muhtarlar da hep erkek. Bir de engelli kadınlar var. Engelli kızı olan bir adamla konuştum, kızını kucağına alarak tuvalete götürdüğünü, şimdi bunu nasıl yapacağını söyledi. Engellilerin bazı yerlere ulaşabilirliği kolay olmalı."