- Geldiğin noktadan memnun musun?
- Memnunum, açıkçası nerdeyim diye hiçbir zaman düşünmedim. Ama bir yerlere çıkıp, kendimi pazarlamadan da bu mesleği yapabiliyorum. Bunun da sebebi, işimi iyi yapmam. Yoksa kimse çalışmak için teklifte bulunmaz. Kendimi bozmadığım sürece böyle de devam eder.
- İki yıldır film çekmiyorsun. Seçici misin?
- Bu ülkede her yıl yüzlerce sinema filmi çekilmiyor. Denk gelmedi diyelim. Seçmeye kalksan zaten film çekemezsin. Bunun için çok seçici davrandığımı söyleyemem.
- Peki gelen senaryolarda neye önem veriyorsun?
- Senaryoyu okurken seyirci gibi davranıyorum. Hikaye iyiyse kabul etmeye meylediyorum. Çeken insanın nasıl bir film çekmek istediğini de öğrenince, doğru bir çorba olduğunu düşünürsem, o zaman benim de tuzum olsun diyorum. Yani biraz içgüdüsel.
- Usta yönetmenlerle de ilk filmini çekenlerle de çalıştın. Set farklı oluyor mu?
- İlk filmini çeken bir yönetmenle çalıştım, ama hiç ilk filmi gibi değildi. Zannedersin beşinci, altıncı filmini çekiyor. Yine bir ilk filmini çeken bir arkadaşla çalıştım. Sonra 'Benim sinemam' diye cümleye başlayan söyleşilerini okudum. İnsanoğlu işte, hemen 'olabiliyor'. Yönetmen koltuğu tehlikeli. Açıkçası ben evini seven yönetmenlerle çalışmak istiyorum.
- Ne demek bu?
- 35 kişinin yağcılık yaptığı bir yönetmenle çalışmak istemiyorum. Adam sabah geliyor sete, yağcılık başlıyor, akşam oluyor, gitmiyor evine. Kim gider ki o kadar insan yağ çekerse... O yüzden yönetmenin neyi nasıl çektiği çok da önemli değil. Adamsan zaten hayata doğru bakıyorsundur. Bunlara ihtiyacın olmaz, ama adam değilsen sabaha kadar otur, çıkan iş bir şeye benzemez.
ÖYLE HİKAYELER DİNLEDİM Kİ, KANIM DONDU
- Mommo-Kız Kardeşim filmini çok beğenmişsin. Atalay Taşdiken ile tanışmanıza bu film mi vesile oldu?
- Vildan ile Mommo-Kız Kardeşim filmini izledik ve çok sevdik, DVD'lerini alıp eşimize dostumuza dağıtmaya başladık. Aklımdan 'Bir vesile olsa da Atalay Taşdiken'le tanışsam' diye geçirdiğim günlerde telefon çaldı; Atalay Abi, bir TV projesi için konuşmak istediğini söyledi. Gittim, konuştuk. Sonra bana uzun uzun bakarken yakaladım, 'Hayırdır Abi,' dedim. O da 'Bir şey var aklımda,' dedi ve Meryem filmini, Murat karakterini anlattı; ben de 'İznin olursa Murat bendedir,' dedim.
- Merve filminde askerlik sonrası travma yaşayan bir erkeği, Murat'ı oynuyorsun. Peki bu tür travmalar yaşamış erkeklerle tanıştın mı?
- Birçok insanla tanıştım. Çok ciddi ve travmatik olaylar yaşamışlar. Açıkçası anlatılanlar karşısında kanım dondu. Mesela bir arkadaşın anlattıklarını unutamıyorum. 12 kişiler ve baskın yemişler. Sessizce arkadaşları öldürülmüş. Bana anlatan arkadaş uyanıyor ve yanındakini uyandırıyor. Böylece ikisi kurtuluyor. Uyanmasa onlar da ölecek. Düşünsenize, akşam yatıyorsunuz sabaha arkadaşlarınız ölmüş! Düşündükçe tüylerim diken diken oluyor.
HAYAT BİR KERE KAZANILIR ELİNDE TUTMAN LAZIM
- Peki eski arkadaşlarınla görüşüyor musun?
- Bakırköy'de doğdum, büyüdüm, ama oraya gitmiyorum. O yıllarda bir yırtma çabam vardı, liseyi açıktan bitirmiştim, kavga dövüş günleri... O günler aklıma gelince bile geriliyorum. Hayat bir kere kazanılır, ondan sonra elinde tutmanın peşine düşersin.
EVLİLİK İYİ GELDİ
- Vildan Atasever de oyuncu ve evlisiniz. Evde ego çatışması yaşanıyor mu?
- Normal insanların da egosu var. Zaten evlilik iki egonun bir arada yaşaması. Ama zaman zaman çatıştığımız durumlar oluyor. Bizim de anlaşamadığımız konular oluyor.
- Evliliği tavsiye eder misin?
- Evlendiğiniz insan, doğru olduğunu düşündüğünüz insansa, neden olmasın...
- Evlenince hayatında bir değişiklik oldu mu?
- İster istemez daha düzenli, daha sakin bir adam olmaya çalışıyorsunuz. Bu bile bir erkek için önemli bir şey. Evlilik iyi geldi.