Önceki gece yarısı birden uyanıverdim.
Nedendir bilmiyorum, içimde bir sıkıntı hissettim. "Televizyonu açıp rahatlayayım" dedim. Açık kanal
CNN Türk kanalı imiş. Yarı uykulu, yarı uyanık röportaj gibi bir program seyrediyordum.
Cunda Adası, rüzgar enerji santralı sözlerini duyunca başımı yorganın altından kaldırıp baktım. Hoş, yakışıklı bir bey,
"Öyle çok miktarda ağaç falan keseceğimiz doğru değil. Zaten kestiğimizin zeytin ağacının 8-10 katını da dikeriz" diyordu.
Sanırım
Yırcalı ailesinin üçüncü kuşak temsilcilerinden biriydi.
TV'de adını yazmadıkları için tam olarak hatırlayamıyorum.
Sevgili dostum
Rona Yırcalı'nın oğullarından biri olabilir. Sanırım
Sırrı Yırcalı idi.
CUNDALI NEDEN KARŞI ÇIKIYOR
Program,
Güven İslamoğlu'nun
Yeşil Doğa adındaki bir programıydı.
Programda
Cundalılar da
RES'e neden karşı olduklarını anlatıyorlardı.
Son günlerde klasikleşen bir söz, ama yazacağım;
"Ben rüzgar enerjisine karşı değilim. Üstelik rüzgar enerjisi yoluyla elektrik elde edilmesini de sonuna kadar destekliyorum. Ama ben bu rüzgar türbinlerinin Ayvalık Adaları Tabiat Parkı'na kurulmasına karşıyım." Zaten aklı başında olan herkes buna karşı.
Beni asıl şaşırtan,
Yırcalı Şirketler Grubu'nun başında bulunan
Rona Yırcalı'nın, bu kadar muhalefete rağmen, bu konuda diretmesi oldu.
Geçenlerde,
Rona Yırcalı'yı yakından tanıyan ve dostluğu çok eski yıllara dayanan biri olarak, şöyle yazmıştım: "Madem şirket
Yırcalı ailesine ait, o zaman '
Cunda kurtulmuş' demek. Çünkü benim tanıdığım, hem de yakından tanıdığım
Yırcalı Ailesi, aile adına sürülebilecek en küçük bir lekeyi asla kabul etmez."
BU ANLAŞILMAZ ISRAR NİYE!
TV'de
Sırrı Yırcalı'yı dinlerken
"Yanılıyorum galiba" diye düşündüm. Bir kaç kez
Rona Yırcalı'ya telefonla ulaşmak istemiştim ama başaramamıştım. Çünkü,
Cunda Adası ısrarlarını anlayamıyordum.
Ayvalık Belediyesi, ilçenin en çok rüzgar alan
Cennet Tepesi'nde kendilerine yer göstermişken,
"Hayır ben Cunda'yı katledeceğim" diyerek, bu kararda ısrarcı olmalarını bir türlü anlayamıyorum.
İnsanlar değişir mi? Değişirler elbet ama bu kadar değişim olamaz.
Türkiye'nin en uygar, en kültürlü, en hassas, en önemli kişilerinden birisi olan
Rona Yırcalı, başta
TÜSİAD eski başkanlarından karı koca
Ümit Boyner,
Cem Boyner olmak üzere,
Ayvalık'ı tanıyan, bütün yakın dostlarının karşı çıkmasına rağmen,
Ayvalık Adaları Tabiat Parkı'nın en güzel bölümüne ve mutlak koruma alanına yapılacak bu
"kıyıma" nasıl
"evet" diyor anlayamıyorum.
752 ÇEŞİT BİTKİ VAR
Bir daha söylüyorum;
"Ben kesinlikle rüzgardan enerji elde edilmesine karşı değilim.
Aksine bunu destekliyorum." Böyle güzel bir enerji kaynağını, çok daha güzel bir tabiat parkının ortasına kondurmaya kalkarsanız, buna herkes, en yakınınızdakiler bile karşı çıkar.
Yazının başlığını
"Su uyur, RES uyumaz" koyduk ya, gerçekten öyle.
Balres şirketi asla işin ucunu bırakmıyor.
Eylül 2003'de Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu'ndan lisans aldı. Şirket,
Derviş Tepe, Alibey Tepe, Çim Tepe, Deveboynu Tepe ve Ak Tepe bölgelerinde tesis ve rüzgar türbinü kurmak için
Bursa Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu'na başvuruyor.
Bu başvuruya hem kurul, hem
Ayvalık Belediyesi onay vermiyor ve çeşitli defalar bu başvuruyu reddediyor ama şirket de ısrardan vaz geçmiyor. Yani
"RES uyumuyor." Sonunda, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Balıkesir Tabiat Varlıklarını Koruma Komisyonu tarafından onay alıyor.
Bu onay nasıl alınıyor bilen yok. Çünkü,
Ayvalık Adaları Tabiat Parkı içerisindeki
Cunda Adası'nda rüzgar enerjisi üretilmesinin tam anlamıyla bir katliam olduğunu, çevre için işlenmiş en büyük cinayet sayılacağını herkes bilir.
Cunda Adası Türkiye'nin tabiat parkları arasında en önemlilerden biridir. Bir bölümü endemik olmak üzere,
752 çeşit bitki örtüsü barındırır ve kuşların da göç yolu üzerindedir. İşte böyle bir adaya
RES türbinü kurulursa, bu katliam olur.
Şirket olaya
"karlı mı, değil mi?" açısından bakıyor, katliam olarak bakmıyor.
"Kestiğimiz zeytin ağaçlarının bir kaç katını dikeriz, ne olacak!" diyor.
Ne olacak! Böyle bir şey yaparsanız
doğanın kalbini kırmış olacaksını