Sinema benim için çok önemli... Hobiden öte, yaşamımın eşlikçisi. Yıllar içinde biriktirdiğim
iyi bir arşivim var. Kendimce "başyapıtlarım" dediğim bir köşede (tabii ki başköşe oluyor) mesela Taviani kardeşlerden
"Babam, Ustam", Antonioni'den
"Gece", Kubrick'den
"Otomatik Portakal", Tarkovsky'den
"Ayna" ve daha niceleri... Bir köşede edebiyat uyarlamalarım -ki çok severim-... Başka bir köşede festival filmlerim vs...
***
Arşivimde bir de tamamen sübjektif oluşturulmuş
"Mutlu ol!" filmlerim var... Evet, sinemasal değeri, yönetmeni, oyuncu performansı, ülkesi, milliyeti vb gibi bir ölçüte dayanmayan, tamamen
duygusal nedenlerle seçilmiş, bana kendimi mutlu hissettiren, moralimi düzelten filmler. Ne zaman izlesem bütün derdimi tasamı unutuveriyorum,
sıkıntım hemen geçiyor. Birincisi
"Mamma Mia..." Abba şarkıları üzerine kurulu ünlü müzikalin 2008 sinema uyarlaması, bence
Meryl Streep'in de varlığından büyük güç alarak tam bir "kadının hayatla mücadelesi ve galibiyeti" filmine dönüşüyor,
insana moral ve cesaret veriyor. "Anne-kız ilişkisinin eşsizliği" ve "geç gelen aşkın değeri" de diğer duygusal destek noktaları. Zaten müzikler de tam
antidepresan etkili... Dolayısıyla sonunda pelte kıvamını bulmanız garanti! İkincisi,
"Leap Year/ Aşka Yolculuk..." Öğretilmiş toplumsal kriterler yüzünden nasıl yanlış eş seçimleri yaptığımızı, asıl önemli olanın
"bir insanın ruhunun sesine gitmek" olduğunu şahane anlatan film. Tabii hikayenin
İrlanda kırsalında muhteşem manzaralar fonunda geçmesi, baş kadın oyuncunun dünya sevimlisi
Amy Adams olması da diğer etkenler. İrlanda yolcusu kalmasın! Üçüncüsü
"Proposal/ Teklif..." Sonunda
Sandra Bullock'un gerçekten komik olduğuna ikna olduğum film! Buz gibi bir kadın kalbinin,
"aile sıcaklığı" ve sevgiyle nasıl pamuğa dönüştüğünün çok klişe ama mizahi açıdan cidden başarılı hikayesi. İtiraf edeyim, burada da
Alaska fonu çok etkili... Bembeyaz manzaralar kesinlikle huzurlu, yatıştırıcı, dinlendirici. Ve dördüncüsü, meşhur
"You've Got Mail/Mesajınız Var..." Biricik
Tom Hanks ve
Mag Ryan'ın orta yaşların başında, daha genççe halleri... 90'ların henüz çok bozulmamış, zamanımıza göre o nispeten
naif ve masum atmosferi... Hikayenin yılbaşı döneminde geçmesi de
masalsı etkiyi artırıyor. Şaka bir yana, film artık bir nevi
klasikler sınıfında!
***
Evet, düpedüz
romantik komedi listesi yaptığımın farkındayım. Sinefil olarak hem kendime gülüyorum, hem de diğer
sinefillerin affına sığınıyorum. Ama burada bahsettiğim şey sinema sanatı değil,
eğlencelik seyir etkinliği. Sanırım Amerikalılar'ın
insanlığa en büyük hizmeti! Kimine göre belki zihni uyuşturan, kitleleri uyutan, tüketimi bolca kışkırtıp cukka doldurtan filmler... Neyse, olayın sosyolojik, siyasi vb gibi boyutunu tartışamayacak kadar "eğlence" noktasındayım ben... Bile isteye eğleniyorum,
eğlendiriyor bu filmler beni!