Bana "Şofer Niyazi'nin hanımısı" dediklerinde hoşuma gider. Kendi evinde yurdunda olsun olmasın, hoştur böyle denmesi.
Bir evin bir oğlu olur, Aydın taraflarından kendi.
Kardeş evermiş, anasın eğlemiş, kimse kendiyin canı için bir iyilik etmeyince bu da İzmir'e gelmiş, olmuş taksici.
Araba patronun, emek bunun. Ben bir evin bir kızıyım.
Dört ağam var; İdris, Musa, İsa, Muhammed.
Biz de Varto'dan İzmir'de göçtük, İkiçeşmelik'te tuttuk bir ev. Mahallenin insanıydı, ama, ne vakit gelir evine, belli değildir. Arkadaşları aracı olmuş, istedi ağalarımdan beni.
Yaşı vardı epeyi,
ister canı kız alsın. Belki dul hatun idi dengi. İzmir kızlarının
hududuna sokulması bile zor, naz ettiler, duz dediler, dünyalıklı, genç adam istediler. Eh n'apsın, mahallede gördüğünü, elinin altındakini istedi kendi, demedi "Küçüktür yaşı..." "Erkek" dedi nenem, "
Yerden kağıt kaldırdıkça erkektir. Böylesi daha iyidir, kız kocuyor zaten, ev külfetinden.
Aranızdaki yirmi sene, silinir gider bir solukta."
KINALI ELLER
Eski Yahudi mahallesinde yokuşta bir ev tutuldu, her odasına iki basamakla çıkılan bir ev idi. Almes pembeye boyadık, odunu avluya dizdik, sacdan bi soba, ikinci el buzdolabı, koltuk takımı, attık yerin betonunun üstüne bizim kilimlerden. Döşek, yün, kazan bakır, çeyiz sandıkta, gelin ata binmiş ya nasip, tabii at mat yok, kendiyin sürdüğü taksiye bindik, gelin indik. Kelle şekeri kırdılar başımda. Akşamına yemek, bizimkiler kotardı, şerbet herkese,
bir defçi, bir gırnatacı geldi mahalleden, yaptık şenliğimi- zi. Kınalıydı ellerim, ayaklarım. Hem hoca nikahımız kıyıldı, hem belediye. Arada yüzünün rengi çekilir gibi olurdu kendinin, fark ederdim, ağalarım koşardı yanına, olurdu dipçik gibi kendi. Ben öğrenmişim Türkçeyi, kursa yazıldım, hem yazarım hem okurum.
Dikişe de yazılıcam hele durun, vakti var.
Evet, çok
mesarife girdi, kendi... Genç kadın aldı, kocaman aileye hısım oldu. Bir derdi olsa kendiyin, dört abim yanında biter,
adları güzel ağalarım.
TÜFEK ZORUYLA
Kucağımda mı getirdim nedir, dokuz ay sonra oğlanı doğurdum. E, çocukla çalışılmıyor tabii, ev geçimi kendiyin omuzlarında... Ben işimi tuttum, yemek her vakit olmasa da olur, ne var,
sirke ekmek de mübarek yemek, evet, beyazlarla renklileri aynı leğende yıkadığım doğrudur, alayıdı otomatik...
Benimkiler, ağalarım yani, sıkça gelirdi, ne var bunda, insan hısımıyla gürler...
Bilmem ki abey neden kaçtı gitti Niyazi?
Ağalarımla karakola vardık, "Evine dön Niyazi" teskeresi çıkarttık,
tüfek dayayarak, hükümet zoruyla koca olunmaz mı, olunuuur... "Bekle olunur" dedi memur abey.
Olunur, değil mi abey?