Yazarı mutlu eden, yazılarının okunması ve hele hele okuyucularının çeşitli iletişim araçları ile o yazara olumlu/olumsuz eleştirilerini, önerilerini söylemesidir. Geçen haftanın "Yaşlılık halleri" başlıklı yazımda sözünü ettiğim yaşlılık merkezlerinin
ne zaman kurulacağı okuyucular tarafından soruldu. Bu soruların gerekçesi de, evlerindeki yaşlıların ihtiyaç ve sağlıkları ile yeterince ilgilenme bilgi ve tecrübesine sahip olamadıkları idi. Yaşlılık merkezlerinin sunacağı hizmetlerin çeşitliliği hem aileleri yetersiz hizmet vermekten kurtaracak, hem de bu merkezden faydalanacak olan yaşlılara
ikinci baharı yaşatacaktı. 1990'ların sonlarında Dünya Sağlık Örgütü tarafından geliştirilen
"aktif yaşlanma" kavramına dayalı olarak 2012 yılının Avrupa Yaşlanma ve Nesiller Arası Dayanışma Yılı olarak ilan edilmesinden sonra, aktif yaşlanmanın sağlanması daha anlamlı bir hale gelmeye başlamıştır. Avrupa Komisyonu tarafından "Günlük yaşamda bağımsızlığını koruyarak, iyi sağlık şartları içinde, toplum hayatına katılımını sürdürerek, iş ve uğraşlarında hoşnut şekilde yaşamak" olarak tanımlanan aktif yaşlılık, yalnızca maddi yardım sağlamanın yetersiz kalacağını da ortaya koymuştur.
SÖZ BAŞKA, İŞ BAŞKA
Bu bağlamda İzmir'de nelerin yapıldığını öğrenebilmek için yaptığım araştırmada, yılda 60'ın üzerinde etkinliğin düzenlendiğinin de anlatıldığı, 19 ve 20 Mart 2013 günlerinde altıncısı düzenlenen "ileri yaş sempozyumu"nun haberini edindim. Bu konuyu yazmak için bir araştırma yapmamış olsaydım, 6 kez düzenlenen bu sempozyumlardan da haberdar olamayacaktım. Dilimizde "Az laf, çok iş " ya da "Lafla pilav pişerse, deniz kadar yağı da benden" gibi sözlerimiz iş yapmanın daha önemli olduğunu vurgular. Yani, İzmir'de sempozyum etkinlikler yapılmış ama olayın kurumsallaştırılmasına
yeterince el atılamamış. Hatırlarsanız, geçen haftaki "Yaşlılık halleri" başlıklı yazımda AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Sosyal İşler Başkanı Prof. Dr.
Nükhet Hotar'ın "Yaşlı dayanışma merkezinin oluşturulmasına bu yıl başlanılacaktır" sözü üzerine, bu merkezin kim tarafından ve nasıl oluşturulacağı ile ilgili yaptığım araştırmada karşıma şu tablo çıktı: İzmir'in 35 plaka numarasını çağrıştırarak oluşturulan 35 yatırım projesinin lokomotifli olan İzmir Millevekili ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayı Sayın Binali Yıldırımın listesindeki dev yatırım hamlelerinden birisi de "Şehir yenileme ve kentsel dönüşüm projesi"dir.
ZAMANI GELMİŞTİR
Bilindiği gibi bu proje eskiyi,
çürüğü yıkmak ve yenisini yapmak gibi basit bir dönüşüm projesi değildir. Toplumun gelişmesi doğrultusunda kentlerde yeni ihtiyaçları da karşılayacak bir dönüşümün gerçekleştirilmesidir. İşte, daha önce bir toplum ihtiyacı olarak hayata geçirilememiş olan yaşlı dayanışma merkezinin de bu şehir yenileme ve dönüşüm projesi içinde yer alması zamanı da gelmiştir. Böylece, elde mevcut binalar ile noksan ve yetersiz hizmet verme yerine, bugünün ve geleceğin bütün ihtiyaçlarını karşılayabilecek olan bir yapının projelendirilerek hizmete sunulması da gerekli olmaktadır. Daha önce sizlere Talatpaşa Bulvarındaki Nebahat Dolman Yaşlı Hizmet Merkezi'nde yaşlılarımızın buluşup, çaylarını içerken sohbet ettiklerini, yılda 1-2 kez de düzenlenen gezilere katıldıklarını anlatmıştım. Son günlerde Merkezde yapılacak bir yeniden düzenleme söylentisinin bile "Aman merkez kapatılmasın biz ne olacağız?" gibi bir heyecana sebep olduğu düşünülürse, Prof. Dr. Nükhet Hotar'ın dile getirdiği yaşlı dayanışma merkezinin hangi ölçüde faydalı hizmetler sunacağı daha iyi anlaşılacaktır. Zaten, yukarıda sözünü ettiğim gibi, geçen haftanın yazısına okuyucularımın gösterdiği ilgi de İzmirlilerin bütün ihtiyaçların karşılanacağı bir merkezi ne kadar istekle beklediklerini de göstermektedir. Sempozyumlar düzenlemek iyidir. Fikir üretilir. Ama, artık bir noktadan sonra "kuvveden fiile çıkarmak" gerekir. Yani belediyelerimize de halk söylemi ile "Yap da görelim" demenin zamanı çoktan gelmiştir.