Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ATİLLA DORSAY

SİYAD üzerine kimi özel notlar

Kim ne derse desin, SİYAD ödülleri artık ülkenin kültürel ve de magazinel ortamının bir parçası oldu. Çeşitli nedenlerle 'küçüldüğümüz' ve geçmiş yıllara göre daha sade bir gece yaptığımız bu yıl bile, yine manşetlerden düşmedik, sayısız yazı, yorum ve dedikoduya yol açtık. Aferin bize! Bunun genel nedeni artık Türk filmlerinin toplum nezdinde gerçek bir ilgi görmesi, izlenmesi, tartışılması... Bu temel gerçeği kimse yadsıyamaz. Bu yılın özel bonus'u ise, sağolsun, Cem Yılmaz oldu. Kabul edip geldi, geceyi büyük bir ustalıkla sundu, kayıtlara (dolayısıyla tarihe!) geçecek espriler yaptı. Ve bizleri ön plana çıkardı. Bu yılın benim için çok özel olduğunu ise kimseden saklayabilir miyim? SİYAD'ı kuruşumun (1978) ve de ödüllerimizi ilk kez bir dernek çatısı altında vermeye başlamamızın 32. yılında, nihayet Tuncan Okan emek ödülünü alabildim! Bunun gerçek bir şikâyet değil, bir şaka olduğunun altını çizmem gerekiyor galiba: Magazincilerimiz her lafı tersinden anlayıp her espriyi ciddi sanmaya öylesine eğilimliler ki... Ben uzun yıllar gecemizi bizzat sunduğum için, ödül almam mümkün değildi. Ve işte bu yıl, sevgili dostumun adına verilen ödülü aldım. Bilinen, beklenen bir şeydi, ben de ödül fakiri sayılmam. Buna rağmen çok heyecanlandım, çok da mutlu oldum. Demek ki ödül almak böyle bir şey: Ne derseniz deyin, önem taşıyor. Konuşmamdaki bir cümle basına hiç yansımadı. Burada belirtmek istiyorum: Sinema yazarlığımın beni en mutlu eden yanı, edindiğim dostlar oldu. Elbette her çevrede dost edinilir. Ama (orada da söyledim), Türkân Şoray gibi bir dostu başka hangi meslekte edinebilirsiniz? Ve daha başka birçok sinemacı, ayrıca da birkaç kuşaktan sayısız gönül dostu okur/seyirci... Daha ne istenir? Geceye dönersek... Cem Yılmaz, kendisiyle önce camiamızın ortak ve sonra benim kişisel gönül bağımızın, ona olan içten sevgimizin ne denli yerinde olduğunu gösterdi. Bizler birer kültür neferiyiz, kültür de insanoğlunun en aydınlık yanıdır, zekâdan ve bilinçten beslenir. Yaptığımız işin, verdiğimiz emeğin sonuç olarak Cem Yılmaz ve benzerlerinin topluma sunduklarıyla taşıdığı göbekbağı ve içerdiği paralellik açık değil mi? Ödüllere gelince... Bence temelde doğru seçimler yaptık. Reha Erdem ve filmi Hayat Var, benim için yılın en iyileriydi. Onca zorlu rakibe rağmen... Kendi adıma, Neşeli Hayat'ın senaryosuyla, Nefes'in ise en azından aday olduğu iki teknik dalla (görüntü ve kurgu) ödül listesinde yer almasını dilerdim. Keza, Güneşi Gördüm'ün yardımcı oyuncu dalında değerlerdirilmesini de... Ama aday bile yapılmadığını göre, bu elbette mümkün değildi. Ayrıca bakıyorum, tüm ödül alanlar da çok iyi işler yapmış. O zaman, söyleyecek söz kalmıyor. Ben ayrıca geceye çok emeği geçen sevgili Murat Özer ve Deniz Yavuz'u, o onur ödülü filmlerini büyük telaş içinde yetiştiren (ve üstelik çok da iyi yapan) genç üyemiz Ceylan Özgün Özçelik'i ve de Deniz'in büyük yardımcısı, genç oyuncu adayı Ozan Ağaç'ı kutlamak istiyorum. Bir de, unutmadan, ilk filmleri Zombilerin Düğünü'nü dilime doladığım genç meslektaşlarım Talip Ertürk ve Murat Emir Eren'i... Tüm şakalarımızı öylesine nazik bir tepkiyle, adeta bir İngiliz soğukkanlılığıyla karşıladılar ki...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA