En büyük sıkıntımız denize karadan bakıp, değerlendirenler. Yetmemiş gibi bir de onu karadan idare etmeye kalkanlar... Öyle olunca da yapılan işler hep yarım yamalak oluyor, iyi niyetle çıkılan yollarda ayağınıza kocaman taşlar takılıyor... Yabancı bayraktan Türk bayrağına geçiş için tanınan süre kasım sonunda doldu. Şu ana kadar 1200 civarında tekne Türk bayrağına geçebildi. Müracaat ettiği halde işlemlerini tamamlayamayan yat sahipleri olduğunu ve şimdi ne yapacaklarını şaşırdıklarını duyuyorum. Belki gerisingeri yabancı bayrağa dönmek zorunda kalacaklar. Ancak net olarak bildiğim bir konu var. Türk bayrağına geçecek pek çok tekne daha vardı, bunlar gümrük ve maliye engelleri yüzünden işlemlerini başlatmaya bile cesaret edemediler. Gerçi Denizcilik Müsteşarlığı'nın büyük çabaları sonucu son anda engeller kaldırıldı ama bu kez de geriye kalan süre yeterli değildi... Engeller neydi kısaca özetleyeyim: Bayrak değişimi için Denizcilik Müsteşarlığı, Maliye Bakanlığı, Dış Ticaret Müsteşarlığı ve diğer kurumlar sürekli toplantılar yaptı. Bu toplantılardan sonra da bayrak değişimi için düğmeye basıldı. Ancak işler başlayınca görüldü ki, teknenize Türk bayrağı çektiğiniz andan itibaren bir yıl süreyle satamayacaksınız... Ayrıca yabancı bayraklı teknesine Türk bayrağı çekecek kişilerin ödeyeceği para sadece yüzde 1 kdv ile sınırlı kalmıyor. Öncelikle ek olarak gümrük yüzde 1.7 istiyordu. Dahası bu iş için resmi yollardan dışarıya para göndermedinizse "Varlık Barışı" uygulamasına sokularak yurtdışından para getirmiş gibi yüzde 2 bedel yatırılması gerekiyordu. (Dikkat bu süre ay sonunda bitiyor!) Teknenin isminin belirlenmesindeki zorluklar gibi bürokratik bir iki engel daha vardı ama onları yazmıyorum bile. Bunların hepsinden de önemlisi maliye uzmanları ivazsız (bedelsiz) ithalat olduğu için (teknenin yüzde 10 oranından başlayıp yüzde 30'a kadar yükselen miktarda) vergi yatırılması gerektiğini, bunun ilerdeki tarihlerde kesinlikle tekne sahibinin başına iş açacağını söylüyorlardı.
Yürekler son anda ferahladı
Yukarda söylediğim gibi Denizcilik Müsteşarlığı ve tabii ki bağlı olduğu Ulaştırma Bakanlığı bütün bu engellerin aşılması için diğer bakanlıklar nezdinde büyük uğraş verdiler. Sonunda da bir yıl süre kısıtlaması kaldırıldı. Maliye Bakanlığı da bu işlemlerin bedelsiz ithalat sayılmaması gerektiği yönünde bir yazı verdi. 12 metreye kadar olan tekneler, gümrük rüsmu ödeyeceklerdi ama 12 metrenin üzerindekilerin (7 kuvvet havada denize çıkabilecek özellikte olduğunu belgelerse) gümrük için herhangi bir bedel ödemelerine gerek kalmayacaktı... Ancak bütün bu yürek rahatlatan ortam sağlandığında kasım ayının bitmesine 10 gün kalmıştı ve de bayram tatili yüzünden kimse kıpırdayamadı bile... Bütün yukarda özetlediğim olaylara baktıktan sonra sade bir vatandaşın şu soruyu sormaya hakkı var diye düşünüyorum: "Defalarca yapılan hazırlık toplantılarında neden Maliye uzmanları bu ödemeleri dile getirmedi, neden gümrükçüler gereken uyarıları yapmadı, neden diğer görevliler de dikkatli herhangi bir işadamının gösterdiği titizliği gösterip 'Karşımıza neler çıkabilir? diye bir araştırma yapmadı?.." Bana kalırsa bu sorunun cevabını bulmak bundan sonra yapılacak işlerin de aynı sıkıntılarla karşılaşmasını önler. Şimdi geldiğimiz durum şudur: Türk bayrağına geçmek isteyen pek çok tekne vardır. Yapılacak ilk iş sürenin en az altı ay daha uzatılması hatta tamamen kaldırılmasıdır. Ama bundan da önemlisi, önümüzdeki günlerde amatör denizciliğimizin gelişmesi için daha sağlıklı yeni adımlar atılmalıdır.
Avrupa'ya göre tekne sayımız komik
Sadece Avrupa'daki yat sayısına bakıldığında ülkemiz amatör denizciliğinin daha ne kadar yol kat etmesi gerektiği net olarak görülüyor. Fransa'da 66 kişiye bir tekne düşerken, Hollanda'da bu sayı 30 kişiye bir tekne... Bu oran Almanya'da 10 kişiye, İsveç'te ise inanılmaz bir sayıya düşüyor. O ülkede her yedi kişiden birinin kendi teknesi var. Türkiye'de ise 2 bin 700 kişiden bir kişinin yelkenli ya da motoru var.