Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN CAN YANTIR

Emre Belözoğlu ve örnek figür sorunu

17bin kişilik Aquatic Center, ağzına kadar doluydu. Olimpiyatların en çok seyirci çeken dallarından biri olan yüzmede, 100 metre seçmeleri yapılıyordu. Tribünleri dolduran sporseverler, Avrupa'nın iki altın çocuğu; Pieter van den Hoogenband ve Alexander Popov'un, Amerikalılar'ın medar-ı iftiharı Garry Hall Jr. karşısında ne yapacağını merakla bekliyordu. Kalabalığın merakla beklediği başka bir isim daha vardı: Elemelerin ilk ayağında, iki rakibi yarıştan çekilince, koskoca havuzda tek başına kalan Eric Moussambani... Hayatında, 50 metrelik havuzu ilk defa gören Moussambani için, korkutucu bir büyüklük ve kalabalıktı bu.

EKVATOR GİNE'SİNİ TEMSİL ETTİ
Etrafa şaşkın şaşkın bakarak geldi, dört numaralı kulvarın başına. Normalde favorilerin yüzdüğü kulvarda, silah sesiyle beraber, spor tarihinin en takdir edilesi sahnelerinden birine imza atmaya başladı. Yüzmeye başlayalı sadece sekiz ay olmuştu. Uluslararası Olimpiyat Komitesi'nin, sporu üçüncü dünya ülkelerinde geliştirme projesi kapsamında, ülkesi Ekvator Ginesi'ni temsil etmek için seçilmişti. Hazırlıklarını da, bir otelin 20 metrelik havuzunda, tek başına çalışarak tamamlamıştı. İlk 50 metreyi alkışlarla tamamladı. Kimseye geçilmemenin gururuyla, son 15 metreye kadar geldi. Ama artık zorlanmaya başlamıştı. Kulaçları onu ileriye götürmeye değil, suyun üzerinde tutmaya yetiyordu sadece. Derken bütün salon ayağa kalktı, tek yürek olmuş seyirciler, bu cesur adamı, alkışlarla finişe taşıdı. Derecesi, 1.52.72'ydi. Kendisinden üç saat sonra final yüzmek için havuza giren Pieter van den Hoogenband, aynı mesafeyi 48.30'da yüzecekti.

FİGÜR YARATMAK ÖNEMLİDİR
Belki olimpiyat tarihinin en kötü derecelerinden birine imza atmıştı ama ülkesi için bir kahraman olmuştu. Onun, dünyanın en önemli sporcularıyla aynı havayı soluyabildiğini gören Ekvator Gineli çocuklar, Moussambani'nin sekiz ayını geçirdiği otelin havuzuna doluşmuştu. Sporda örnek figür yaratmak önemlidir. Gençlerin kendilerine örnek alacakları figürlerin varlığı, sporun gelişimi açısından vazgeçilmezdir. Dünyanın tüm gelişmiş ülkelerinde, spor kahramanları pırıltılı hayatlar yaşar. En iyi yerlerde oturur, en iyi arabalara biner, en lüks kıyafetleri giyerler. Çünkü sporda başarı, kişinin bu amaca hayatını adamasını gerektirir. Ve bu adanmışlığın sonunda, iyi bir yaşamın olduğunu göstermek, gerekli motivasyonu yaratmanın ilk adımıdır. Gelişmiş ülkeler, önemli sporcularına her türlü yaşam kolaylığını sağlar. Bunu yapar ama bir tek şartla; onlardan, spor etiğine bağlı kalmalarını, kendisini örnek alan milyonlarca genci hayal kırıklığına uğratmamalarını ister. Bu, yazılı olmayan bir sözleşmedir; her iki taraf da uymaya gayret eder… İsveç, tarihin ilk spor süperstarı olan Björn Borg efsanesini yaratmıştı. İsveç'te bir dönem çocuklar, Björn Borg saçlarıyla gezerdi. Sonra efsanenin, sevgilisiyle olan problemleri dolayısıyla intihara teşebbüs ettiği haberleri yayıldı. Björn Borg, itinayla arka plana çekildi ve yerini Mats Wilander'le Stefan Edberg figürleri aldı. Björn Borg'un son dönem agresifliğinin tam tersini temsil eden Wilander ve Edberg sakinliği... John Terry, İngilizlerin taptığı bir futbolcuydu. İngiltere Milli Takımı'nın kaptanlığına kadar yükselmişti. Bir gün, o dönem takım arkadaşı olan Wayne Bridge'in sevgilisiyle yasak aşk yaşadığı ortaya çıktı. İngilizler, taptıkları çocuklarının gözünün yaşına bakmadı, milli takım kaptanlığını elinden aldı. Floyd Landis... ABD'nin, Lance Armstrong sonrası umutlarından biriydi. 2006 yılında Tour de France'ı kazandı. Yarıştan sonra yapılan testlerde, doping kullandığı ortaya çıktı. ABD kamuoyu Landis'i lanetledi. Konuşmacı olarak okullara gitmesi bile yasaklandı.

OLMAYACAK PAYELER VERDİK
Neden mi anlattım tüm bunları? Biz bu ülkede, sporu geliştirmenin ilk adımımın, sporda örnek figürler yaratmak olduğunu anlayamadık. Futbol ve görece basketbol haricindeki tüm branşlarda, zorluklarla mücadele eden sporcu görüntüleri yer buldu ekranlarımızda. Kendi imkânlarıyla antrenman yapmaya çalışan şampiyonları izledik; sanki doğrusu buymuş gibi. Sonra da bu ülkede spor neden gelişmiyor diye kara kara düşündük. Bir atletimizi, bir yüzücümüzü, bir tenisçimizi, kahraman gibi gösteremedik. Ama bir yandan da olmayacak figürlere, olmayacak payeler verdik. Dünya Kupası'na gidemediği için rakibine tekme atan, kendisine faul yapan rakibine "Boğazını keserim!" hareketi yapan, gözlerinden agresiflik ve nefret saçan Emre Belözoğlu'nu milli takım kaptanlığıyla ödüllendirdik. Turgay Şeren'den Emre Belözoğlu'na... Üstelik bu hafta, Alex kenara alınınca Fenerbahçe kaptanlığına da yükselttik kendisini. Eric Moussambani'nin arkasından onlarca Ekvator Gineli çocuk havuzlara atlamıştı. Bakalım geleceğin kaç Türk futbolcusu, rakiplerine "Boğazını keserim!" hareketi yapacak?

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA