Türkiye'nin en iyi haber sitesi
AYŞE ÖZYILMAZEL

Gözyaşına kayıtsız kalınabilir mi hiç?

Saat sabah 06:45, hafif yağmurlu ve karanlık bir sabaha uyandım...
Lafı uzatmaya gerek yok, besbelli çok suratsız bir günle karşı karşıyayım.
Bir şehri umduğunla değil bulduğunla sevebiliyorsan, o şehir senin şehrin olmuş demektir bence.
Ben de öyle hissediyorum; Berlin'i somurtmuş yüzüyle, hüznüyle seviyorum...
Kahvemi içtikten sonra sigara tüttürmek için otelin kapısına çıkıyorum. Sokaklar bomboş, eh cumartesi sabahı saat 7'de kim ne yapacak sokaklarda değil mi!
Duvara yaslanmış ayılmaya çalışırken, bir taksi duruyor önümde. İçinden, bej yağmurluk giymiş sarışın orta boylu bir kadın iniyor. Kadın karnını tutuyor...

SİGARA KENDİNİ PURO SANACAK
Haydaa niye ki? İki adım attıktan sonra ağlamaya başlıyor kadın. Düşünmeden koşuyorum yanına.
Ki elin memleketinde koşulmamalı, yanaşmamalı öyle her ağlayana.
Sonra anlıyorum ki bu şehrin insanının ruhu nasırlanmış birbirine yanaşmaya yanaşmaya.
O klişe soruyu soruyorum; "Neyiniz var, iyi misiniz?"
Kadın kanlanmış mavi gözleriyle bakıyor bana, gözlerinde gördüğüm en baskın şey; şaşkınlık.
İki soluklansın hesabı, bir sigara ikram ediyorum ona. Şimdi kadın duble şaşkın. Şu bir dal sigara bu kadar minnet ve şükranla karşılandığını bilse kendini puro zannederdi vallahi. Hem de en pahalısından.
O anlatırken ben de boyası akmış gözlerine takılıyorum. Tek başına gece dışarı çıkmış, eve dönmeden bir barda tuvalete girmek istemiş, barın kapısındaki güvenlik ittirmiş kaktırmış ablayı falan filan...

SEN MELEK MİSİN?
O da alkolün KDV'si eklenince koyvermiş ağlıyor işte. Sinirleri bozulmuş... "Niye yalnızsın?" diye soruyorum.
Bu nasıl soru bakışıyla "Yalnızım" diyor, "Bu şehrin insanları arkadaşlık bilmiyor, ben hep yalnız gezerim, kimse kimseyi umursamaz ki" diyor.
Sonra iç dökmenin coşkusuna kapılıp gidiyor. Şehirli kadın olmak ne zor, yalnızlık ne tuhaf gibisine...
Bir anda yüzüme bakıp susuyor...
Gülüyorum...
Soruyor; "Sen melek misin?"
O sırada fonumda Serdar Ortaç tıngırdamaya başlıyor: 'Şeytan mısın melek misin sanki benden yürekli misin? Hayaaat beni neden yoruyosun?' Devam ediyor, "Sen nereden geliyorsun, ne iyi bir insansın, nasıl böyle davranıyorsun bir yabancıya. Benden niye korkmuyorsun. Üstelik sigara da verdin... İnanamıyorum" ve boynuma sarılıp katılarak ağlıyor.
Şaşkınlık sırası bana geçiyor. "Bizim oralarda otovicdan vardır abla" diyesim geliyor, demiyorum. "Bir sigaranın lafı mı olur abla" da ortama yakışabilir şimdi, onu da demiyorum.

O ŞEHİR YUVA OLABİLİR Mİ?
Bundan altı yıl önce oturduğum evde hastayken komşularımın bana yemek, ilaç getirdiği günler aklıma geliyor, o anıları da paylaşmıyorum.
Onu da duysa şuracıkta kendini kesebilir çünkü.
Kolundan tutup otel kapısından içeri sokuyorum, tuvaleti gösteriyorum ve odama çıkıyorum. Şu hayatta neyin eksik ya da neyin fazla olursa olsun, yeter ki yalnızlığın daimi olmasın değil mi efendim.
Çok para, çok iş, çok güzel ev, çok güzel araba, çok şık giysiler ne fayda? Ya da az paran, az güzel evin, eh yeni araban olsa ne fark eder?
Seninle yan yana nefes alanlar, seni düşünüp, sıkıntın için tasalananlar, adını duyunca gözleri dolanlar, müşkül anında sokağın bir köşesinden çıkıp yardımına koşanlar yoksa, o hayata hayat denir mi hiç?
O şehir senin yuvan olabilir mi hiç?
Hem söylesenize sevgili okur, insan gözyaşına kayıtsız kalabilir mi hiç?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA